Sözünü sakınmadan
Bu soruya Elif Şafak'ın yanıtı da şöyle oldu: "Edebi dil anlamında benim hiçbir zaman tek bir dilim olmadı. Pinhan, Mahrem gibi romanların üslupları farklıdır. Hatta Mahrem romanında Osmanlı Döneminde geçen bölümlerin dili de farklıdır. Ne kadar başardım tartışılır, ama arayışım bu. Nüanslara kıymet veriyorum, 'tesadüf' kelimesi de 'rastlantı' kelimesi de yaşasın ama 'tevafuk' kelimesi de yaşasın. Dil benim için yalnızca çatal gibi bir araç değil. O bir mekan, bir kıta. Bu yüzden hep yeni kelimeler arayışında oldum."
BAŞKA DİLDE YAZMAK
İngilizce yazmanın da bu arayışın bir parçası olduğunu söyleyen Şafak, "Bir başka dilde kendini yakalama gayreti de var. Üstelik aynı zamanda Türkçe yazmaya devam ediyorum. Kitaplarımı okurken birebir çeviri okumuyorsunuz. Yeniden yazıyorum. Çok kıymetli çevirmenlerle çalışıyorum ama onlardan sonra yeniden gözden geçiriyor, tekrardan yazıyorum. İki kat emek demek bu, ama bundan büyük keyif alıyorum. Kendi sesimi yeniden yakalıyorum. Bu süreçte bir kelimeye takılıp, 'Bu kelimenin kültürel anlamı ne?' diye düşünürken toplumu da daha yakından görüyorum. Bunun verdiği özgürlükten keyif alıyorum. Hep bir yerde kaldığınız zaman, bazen görmediğiniz ayrıntıları, çıkıp tekrar döndüğünüzde fark edersiniz. İngilizce ve Türkçe arasında gidip gelirken bu çalakalem yazmama değil, daha çok dikkat etmeme neden oluyor. Eğer bir dilde rüya görüyorsanız, o dilde öykü, şiir yazabilirsiniz. Hele ki bu yüzyılda neden olmasın. Üstelik benim yaptığım yeni bir şey de değil. Osmanlı'nın son döneminden itibaren iki dilli yazarlarımız vardı. Bize sonraları garip gelmeye başladı bu durum" dedi.
ŞAFAK'IN ROMANCILIĞI
Söyleşide, Elif Şafak'ın Türk Edebiyatı'na ait olup olmadığı yönündeki güncel tartışmaya da yer verildi. Semih Gümüş, hem dünyadan hem de Kürt edebiyatı tartışmasından örneklerle kategorize etmenin zorluğunu ve çok da doğru olmadığını vurgularken, Elif Şafak, "Geçtiğimiz yüzyılın dar kalıplarının içinden konuşmaktan vazgeçmeliyiz. Bu yüzyılda çok örneği var, daha da artacak. Almanya'da ya da Hollanda'da yaşayan ve hatta mekik dokuyan iki kültürlü insanlar, iki dilde yazıp okuyan insanlar var. Yazdıklarım bence Türk Edebiyatı'na aittir. Ama daha esnek bakmak gerekir, çünkü artık her şey daha akışkan. Ben kendimi o akışkanlık içine koyabilirim. Benim yazdıklarım aslında oldukça buralı. Ama pergel gibi, bir ayak burada sabit, diğeri çember çiziyor. Bunu sanatla edebiyatla da yapmayacaksak, neyle yapacağız?" yorumunda bulundu.
Yazarları başka türlü yaftalama biçimleri de olduğunu söyleyen Elif Şafak, Batı'da kendisine yer yer nasıl bakıldığından örnek verdi: "Batı'da 'Müslüman coğrafyadan gelmiş kadın yazar' diye bakılabiliyor. Bu doğrultuda yazman bekleniyor. Bu anlamda yaftalanmayı sevmiyorum. Aslında yaratıcı yazım kursları ve üniversitelerde 'bildiğiniz şeyi yazın' derken öğretilen de biraz bu. Edebiyat böyle sınırlandırılmamalı."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.