• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
SEDA KAYA GÜLER

Modern söyleşi

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 30 Ağustos 2011, 18:51
İstanbul Modern, İstanbul'un en sevdiğim köşelerinden biri oldu. Konumu, manzarası, İstanbul'un en güzel yeri. Sabit ve dönem sergileri, sohbetler, etkinlikler ise uğramak için sizi kışkırtan nedenlerden. Sinema, fotoğraf, edebiyat söyleşileri ilgi çekiyor.
"Sözünü Sakınmadan" söyleşileri bunlardan biri. Sabit Fikir ve İstanbul Modern işbirliğiyle düzenlenen sohbetler, edebiyat eleştirmenleri Ömer Türkeş ve Semih Gümüş'ün bir edebiyatçı ile sohbetine dayalı.
Daha önce Murathan Mungan ile yapılan söyleşinin bu ayki konuğu Elif Şafak'tı.
Yeni kitabı İskender'le tartışmaların odağı olan Elif Şafak'ı dinlemeye yaklaşık 750 kişi katıldı. Sohbet de yeni romanla başladı. Roman göçmenlik olgusunu ve Türk aile yapısını anlatıyor ve tabii kadına bakış açımızı, kadın-erkek ilişkilerini. Semih Gümüş de İskender'in üç özelliğinin kendisi için önemli olduğunu vurgulayarak söze başladı ve bu özellikleri şöyle sıraladı: "Birincisi, çok acı barındıran ve roman sanatında çok işlenen bir konu olan göçmenlik olgusunu ele alması. İkincisi, hem Türk hem Kürt, ne Kürt ne Türk olan bir aileyi ele alarak bizim toplumumuzda yaşadığımız birtakım gerçekliklere değmesi. Üçüncüsü ise elbette ailenin ve romanın kahramanı İskender."

ELİF ŞAFAK
Doğu-Batı, gitmek-kalmak gibi ikiliklerin her zaman ilgisini çektiğini söyleyen Elif Şafak, aile konusuna odaklanmayı da uzun zamandır düşündüğünü belirterek, "Belki de bugünü seçmiş olmamın, annelikle ilgisi var." dedikten sonra aile ile ilgili düşüncelerini paylaştı: "Aynı çatı altında bu kadar yakınken nasıl bu kadar uzak düşüyoruz? Ailenin bir ferdinin yüreğinde fırtınalar koparken, diğeri ne hisseder? Bir odanın kapısı kapandığı zaman, o kapının ardında anne çocuğun ya da çocuk annenin ne yaşadığını biliyor mu?"
Kitabın değindiği konulardan biri de şiddet. Elif Şafak'ın bu konuda söyledikleri kelimeler önemli: "Şiddeti tanımlarken ayrım yapmak gerekiyor. Mesela kadına yönelik şiddet, ismiyle tanımlanmalı. Ben, 'töre cinayeti' tabirinden hep kaçındım. Böyle söylendiğinde, bu şiddeti gelişmemiş bir yerde, bizden uzakta algılıyor, sorunu kelimelerle öteliyoruz. Halbuki kadına yönelik şiddetin doğusu, batısı, etnik kökeni yok. Hatta kadınlar bile işin içinde. Bu yüzden romanımda da bunu bu şekilde isimlendirmek önemliydi."

AİLE VE KADINLAR
Ömer Türkeş, şiddet konusunun devamında, İskender romanının atmosferi veremediğini söyledi: "Romanda şiddet bize ilişkin, o ailenin geleneği içinde bir şey gibi duruyor. Hgöçmenlik konusu etrafında İngiltere'nin şiddeti daha fazla. Ama ben o atmosferi çok göremedim. Hikbir iç hikaye gibi kalmış."
Öncelikle aileye odaklandığını dile getiren Elif Şafak, atmosferin ne kadar hissedildiğinin karakterlere bağlı olduğunun altını çizdi: "Yurtdışında yaşayıp da o ülkeyi görmeyen, o atmosferi solumayan çok aile var. Özellikle kadınlar. Coğrafyayla ilişki karakterden karaktere değişiyor. Evet, mesela 70'lerde göçmenlere karşı düşmanlık çok. Bunu İskender karakteri üzerinden daha fazla görebiliyoruz çünkü o sokaklarda. Ama onda da başka tür çatışmalara tanık oluyoruz."
Yazar, okuyuculardan gelen, "Esma karakteri hakkını alamamış gibi. Erkek karakterlerin daha detaylı olduğunu hissettim. Esma tek boyutlu mu kaldı?" sorusuna ise, "Düşüneceğim. Esma'yı severek yazdım aslında. Annelerini seven ama anneleri gibi yaşamak istemeyen, ağabeylerinin ayrıcalıklı olduğunu hep hisseden ama ailesine bakmayı da üstlenen o kadar çok genç kız var ki... Benim için en önemli seslerden biriydi. Bu yüzden onun konuşmalarını birinci tekil şahıstan bırakmaya çalıştım. Ama biraz daha kenarda tutmak istedim, İskender'i çözmek önemliydi" diyerek cevap verdi.
İki eleştirmen Elif Şafak'ın yazarlığını da eleştirdi. Yarına


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.