Bir femoş olarak, konuya daldım ben de tabii. Evet, Halide Edip gibi daha geniş kesimlerin tanıdığı bir kadın varken paraya onun resminin konulması, o günlerde de çok tartışılmıştı ama onca erkek arasında bir kadın olmasının bir mahzuru yok bence. Üstelik "İlk Türk kadın romancı" olması nedeniyle resminin konulduğu düşündüğüm Fatma Aliye Hanım'ın Cevdet paşa'nın kızı olmasından başka özellikleri de var.
İLK KADIN ROMANCI
Kadın tarihi araştırmacılarına göre önemli bir isim. Halide Edip'in de izinden gittiği, örnek aldığı bir kadın. "Kadınsız İnkılap" kitabıyla Cumhuriyet öncesi kadın hareketini araştıran yazar Yaprak Zihnioğlu şu sözlerle tanıtıyor Fatma Aliye'yi:
"Eğer Osmanlı feminizmi adı altında bir düşünsel ve eylemsel etkinlikten söz edebilirsek, bu oluşun en önemli düşünürünün Fatma Aliye olduğunu da ileri sürebiliriz. Denebilir ki Fatma Aliye tarih-i nisvanımızın matbuat sahasında yer alan ilk ve en önemli şahsiyetidir."
Eğitimli ve varlıklı bir ailede yetişmiş olmasına karşın, yaşadığı toplumda kadın olmanın olumsuzluklarıyla karşılaşmış birisi. Örneğin kız olduğu için eğitim almasına gerek görülmüyor o da ağabeyi Ali Sedat Bey'in evde özel hocalardan aldığı dersleri dinleyerek kendisini geliştiriyor. Allahtan babası onun bu merakını ve Fransızca'ya olan ilgisini keşfedip, ders almasını sağlıyor. O da kısa sürede bu dili çok iyi düzeyde öğreniyor.
İLK ÇEVİRİ MACERASI
İlk feministlerden. Babasına, kocasına rağmen kendini yetiştiren, önce Fransızca'dan roman çeviren, sonra kendi romanını yazan ilk Türk kadını... |
Fatma Aliye'nin basında yer alan ilk yazısı "Meram" başlığını taşıyor. Bir çeviri roman bu altına da "Bir Kadın" diye imza atıyor. Babasının dikkatini de bu çeviriyle çekiyor. Kızının yeteneklerini yıllar sonra keşfeden Ahmet Cevdet Bey, ona ders verme lütfunda bulunuyor. Daha önce kadın olduğu için fikir tartışması yapmaya gerek görmediği kızına bu "onur"u da bahşediyor.
Bir kadın olarak düşünceleri, toplumdaki duruşu, kadınlığı savunuşu ile toplumda ve özellikle kadınlar arasında büyük bir etki yaratıyor. Erken dönem kadın hareketinin (1868-1908) öncülerinden.
Bir femoş olarak o yıllarda savunduğu şey: Kadınların bağımsız bireyler olmaları, birbirleriyle dayanışma ve birlik içine girmeleri, toplumun her alanında söz sahibi olarak güçlenmeleri ve toplumun kadınlara dayattığı konumu kabullenmemeleri.