Kız çocuklarının en çok sevdiği oyuncakların başında gelir bebekler.
Bütün gün bebekleriyle oynayabilirler. Sanırız ki bebekleriyle sadece evlilik oynarlar. Biri anne olur bebeklerin diğeri baba ve evdeki yaşamla ilgili hayaller kurar. Toplumsal algılarımız böyle. Bir kadının tek hayalinin evlenmek ve yuva kurmak olması gerektiğini empoze ediyoruz. Hem kızlara hem de erkeklere. Küçücük kızlar oyuncak evlerle veya mutfak eşyalarıyla oynarken, ideal bir ev kadını olmayı hedeflemeli.
Yani bir kadın mutlaka yemek yapmayı bilmeli ve ev ev işinden anlamalı.
Bunu ekranlarımızı sarıp sarmalayan evlilik programlarında da görüyoruz.
Kadın adaylardan beğendikleri erkek adaylara kendilerini göstermelerinin koşulu, yemek yapmaları, örgü örmeleri, şefkat göstermeleri vs...
Erkeklerden de çiçek almaları ve romantik hareketler yapmaları bekleniyor. Oysa tersi de olabilir. Olmalı.
Bir kadın illa da yemek yapmayı bilmek zorunda değil ki. Daha doğrusu erkeğin annesi gibi davranmak zorunda değil.
ERKEĞİN ANNESİ OLMAK!
Niye bir kadın erkeği sevdiğini göstermek için börekler açsın, dolmalar sarsın? Onun ilgi alanlarını keşfederek o konuda bir şeyler yapabilir. Tuttuğu takımın formasını alabilir veya istediği oyunu hediye edebilir, beğendiği film veya müzik CD'si verebilir, vs...
Yemek yapmaktan hoşlanan erkek de, ilgi duyduğu kadına şık bir sofra hazırlayabilir. Yemek yapmak beceri isteyen bir şey zira... Ve günümüzde en çok ilgi gören ve getirisi olan bir meslek dalı... Erkek aşçılar ve yemek yazarları, kadınlardan daha çok seviliyor. Ama işte hala kadınların iyi birer aşçı olması gerektiğine inanıyoruz. Ve habire sevdiği erkek için bir şeyler yapması, sevdiğini göstermesi, her dakika onunla ilgilenmesi vs... Yani annesi gibi olması...
Yani bir kadın için en büyük kariyer anneliktir, diye düşünüyoruz. Ve kız çocuklarının da bebeklerle oynarken evcilik hayalleri kurduğuna inanıyoruz.
PROFESÖR OLMAK!
Oysa hepsinin hayali iyi bir ev kadını olmak değil. Bazıları öğretmen olmanın, hem de ilkokul veya lise değil, üniversitede öğretim üyesi olmanın hayalini kuruyor! Bebekleriyle oynarken de kendini bir üniversite anfisinin kürsüsünde profesör olarak görüyor.
Bazıları veteriner olmanın derdinde.
Kendini işyerinde köpek/kedi her tür hayvanı tedavi ederken hayal ediyor.
Bir başkası futbol veya basketbol takımının koçu, yani antrenörü olmayı!
Hiç olmayan bir şeyi...Belki de ilk olmayı...
Bir başkası sürekli seyahat eden bir iş kadını olarak görüyor kendini. Bütün bunları oyuncak firması Barbie'nin yaptığı bir araştırmadan ve bunun sonuçlarına yönelik hazırladığı videodan öğreniyoruz.
Aslında çevremizdeki kızlarla konuşsak aynı sonuçlara ulaşabiliriz.
Çocukken hayaller farklı. Büyüdükçe toplumsal öğretiler ve yönlendirmeler devreye giriyor ve kızlardan istemedikleri bir role bürünmelerini bekliyoruz. Öyle olmaları gerektiğini ısrarla vurguluyoruz. Sevip sevmediğinin ölçütünü yemek yapmakla, ona kahvaltı tabağı hazırlamakla, üzerine düşüp düşmemekle ve sözünü dinleyip dinlememekle ölçüyoruz. Kendisi olmamakla yani... Oysa bu klişelerden uzaklaşsak ve insanları kendileri gibi olmaya bıraksak ve öyle kabul etsek, her şey daha güzel olacak. İlişkiler de, evlilik de...