Adamları, futbol tarihimizde hiç yenememiş de olsak... Son yirmi yedi karşılaşmasında, hiç mağlubiyetle tanışmamışlar da olsa... Katı savunma uygulamasını, dünyada en iyi yapan takım da olsalar... Futbol otoriteleri, İtalya'nın gruptan birinci çıkacağını iddia etseler de...
Çok çok umutluydum ben... Çünkü; turnuvanın en genç takımıydık... Çünkü; evlatların bir çoğu, Avrupa'nın 'majör' liglerinde top koşturuyordu. Çünkü; müthiş bir performans sergileyerek, alınların akıyla gelmişlerdi finallere... Ve bu ekip, gelmiş geçmiş futbol tarihimizin, en iyileriydi çünkü... En azından bir 'beraberlik', müthiş mutlu edecekti bizi...
Oyun başladığında da gördük ki, İtalyanlar'ın en büyük özelliği, çok sabırlı olmaları... Çok pas yapıp, topun mülkiyetine sahip olarak, ezici bir baskı kurmak amacındaydılar ve nitekim yavaş yavaş oyunu taşıdılar bizim kendi yarı alanımıza... Haa! Biz de, erken gelecek bir gol korkusu yüzünden, yaslandıkça yaslandık geriye! Hal böyle olunca, kalemizde tehlikeler görmeye başladık ve Kaptan Chiellini'nin kafasını Uğurcan'ın kurtarmasıyla, damaklarımızı kaldırdık korkumuzdan!
TECRÜBE SAHİBİ OLDUK!
Kendi kalemize öyle gömüldük ki, sağlı sollu gelen toplardan üçü, bizim çocukların ellerine çarpmasına Hakem Makkelie'nin penaltı vermemesine, pek sevindik doğrusu... Şenol Güneş'in İtalya'dan korkmadığını, Cengiz Ünder değişikliği ve sayesinde ilk ciddi atağıyla gördük diye sevinirken, Merih Demiral'ın kendi kalemize attığı gole, ayrı bir parantez açmalı... Çünkü; o pozisyonda, eğer bir günah çıkarılacaksa, o kolay çalımı yiyen Umut Meraş'a kesmeli hesabı! Immobile, ardından Insigne'den gelen goller sonrası, benim o pırıl pırıl umutlarım ve gardımız düştü! Yalnız; sonuç böyle bitmiş olsa da, dün akşam, ciddi bir tecrübe sahibi oldu bizim çocuklar... Sonuçta üç gol yedik yemesine ama, daha farklı bir skorun oluşmasına izin vermeyen Uğurcan'ın da, hakkını az da olsa verelim derim...