Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Bu vesileyle öğretmenin faziletine değineceğim.
Çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin ne kadar önemli ve kutsal bir görev yaptığını anlatmakla bitiremeyiz.
Ancak öğretmenin faziletini aslında tek kelimeyle Hz. Ali (r.a.), "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" sözüyle en güzel şekilde anlatmış ve bu söz asırlar geçmesine rağmen hepimizin beynine kazınmıştır. Sadece bu söz bile yüce dinimiz İslam ile bilimi karşı karşıya getirmeye çalışan kendini bilmezlere çok güzel bir cevaptır. Buradaki kölelik vurgusundan kasıt ilimdir.
Çünkü ilim olmasa, biz ne kendimizi, ne dünyayı, ne de en önemlisi bizleri yaratan Allah'ı (c.c.) bilebiliriz.
İSLAMIN İLK EMRİ: "OKU"
İnsanın ve toplumun zararına olanı her şeyi yasaklayan ancak faydası olanı emreden İslam, öğrenme ve öğretmeye büyük önem verir. İşte bu nedenle ilim ve irfan dini olan İslam'ın ilk emri "oku" dur. "Neden oku?" diye soracak olursak kainattaki her nesneyi tanımak, bilmek ve ilahi hikmetleri görmek için Rabbimiz "Yaradan Rabbinin adıyla oku" (Alak / 1) buyurmuşlardır.
Peygamber Efendimiz Hz.
Muhammed'e (s.a.v.) Hira mağarasında inzivaya çekildiği sırada Hz. Cebrail (a.s.) vasıtasıyla inen Alak suresinin ilk 5 ayetinde bizlere okumanın ve öğrenmenin sırları verilmiştir.
İLİM KENDİNİ BİLMEKTİR
"Yaratan Rabbinin adıyla oku!
İnsanı bir kan pıhtısından yarattı!
Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti." (Alak/1-5) Yani insan okurken önce kendini bilmeli. Bir kan pıhtısından yaratıldığını düşünmeli. Rabbimiz bizleri sonsuz keremiyle terbiye ederek yürümeyi, konuşmayı, düşünmeyi ve aklımızı kullanarak kainatın sırlarını çözmeyi öğretmiştir. Zaten terbiye eden Rab kelimesi de buradan gelir.
Aslında Rabbimizin bize öğrenmeyi ve öğretmeyi emretmesinin tek nedeni vardır o da yüce zatını bilmemiz ve tanımamızdır. Ama bunun için de ayette belirtildiği gibi işe önce kendimizi tanımaktan başlamalıyız. Biz kendimizi, kainat ile olan bağımızı, içimizdeki baş düşmanımız olan nefsimizi bilmeden O'nu bilemeyiz. O'nu bilmenin yolu ise terbiyeden geçer. Tabi ki bu terbiyenin başında nefis terbiyesi gelir. İşte öğretmenin ve öğrenmenin yolu burada başlar.
Yunus Emre ne güzel söylemiş ;
İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır
İLİMSİZ AMEL OLMAZ
İlimsiz amel olmayacağına göre herkesin ilim öğrenmesi de Allah (c.c.) tarafından farz kılınmıştır. Bu nedenle Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) "İlim Çin'de de olsa gidip alınız" buyurmuşlardır. Tabii ki burada kast edilen ilim faydalı ilimdir. Yoksa faydasız olan ve hatta insanı felakete sürükleyen birçok ilim vardır. Onun için Efendimiz (s.a.v.) "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım." (Tirmizi, Daavat, 68) buyurdu.
Kur'an-ı Kerim'de ilmin her çeşidi övülmüş, "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?.."(Zümer, 39/9) ayetiyle de bilenlerle bilmeyenlerin bir olamayacağı açıkça belirtilmiştir.
İslam ilmin, alimin ve ilim yolcusunun değerini yükseltmiştir. Kur'an-ı Kerim'de "Allah, içinizden iman edenlerle kendilerine ilim verilenlerin değerini yükseltir." (Mücadele, 58/15) buyurulur. İşte bu yüce beyanlar İslam'ın öğretmene ve öğrenmeye yani bilime verdiği önemi anlatmaya yetiyor. Bugünkü yazıma son verirken tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyor saygılar sunuyorum ahirete gidenleri ise rahmetle anıyorum.