Hz. Ebu Bekir (r.a.) dönemindeki Yermuk Muharebesi'nde sahabeler, yaralı ve hatta ölmek üzereyken bile arkadaşının nefsini kendi nefsinden önce tutup kendisine ikram edilen suyu içmiyordu. Hz. Huzeyfe (r.a.), elindeki su dolu kırbayla yaralı olan amcasının oğlu Haris'e su vermek isterken o sırada "su su" diye inleyen başka bir yaralı sahabe olan İkrime'nin sesi duyulunca, Haris suyu içmeyip kaş göz işaretiyle suyu İkrime'ye götürmesini söyler. Huzeyfe, elindeki su kırbası ile İkrime'nin yanına gittiğinde her iki sahabenin de şehit olduklarını görür. Şu güzel haslete bakar mısınız?
Bir insanın suya en çok ihtiyaç duyduğu son nefesinde bile arkadaşının nefsini kendi nefsine tercih ederek hem kahramanlık hem de bir fazilet örneği olan sahabeler döneminden günümüze ne kadar değiştik...
Biz ne ara böyle olduk? Bunu neden söylüyorum, çünkü son günler de fahiş fiyatlarla hem üreticilerin hem de tüketicinin cebine gözünü diken fırsatçılar işi iyice azıttılar. Neyse ki Rekabet Kurumu, bu fırsatçılara gereken cezaları veriyor. Ancak insanların bu zamana kadar yaşadıkları mağduriyetin hesabı elbette ahirette de sorulacaktır. Dünya hayatında rızkımızı helal yollardan çalışıp kazanarak temin etmemizi emreden dinimiz, fırsatçılık ve tefeciliği de yasaklamıştır. Kul hakkı gözetilmeyen alışveriş dine uygun değildir. İnsanın imkanı olduktan sonra ticaretle uğraşması en güzel para kazanma şeklidir. Ama ticaret ahlakı ile hareket edilmeli ve fırsatçılık yaparak kul hakkı ihlal edilmemeli.
ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s), özellikle pazar yerlerini dolaşarak bu tür olaylara karşı sürekli temkinli davranır, halkı uyarırdı. Bir gün yine Medine pazarına giden Allah Resulu (s.a.s.), dolaşırken bir buğday satıcısına rastladı. Buğday yığınını eliyle yokladı. Üstü kuru olan buğdayın altı ıslaktı. Sebebi sorulduğunda satıcı, buğdayların yağmurdan ıslandığını söyledi.
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) satıcıyı şöyle uyardı:
"Öyleyse insanların görmeleri için ıslak olan kısmı üste koyman gerekmez miydi? Bizi aldatan, bizden değildir!" (Müslim, İman, 164) . Alışveriş ve ticaret sırasında hile yapılmaması konusunda bir ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak "Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yollarla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin, haram ile kendinizi mahvetmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir."[Nisa, 4/29.] buyurmaktadır.
KAZANCIN BEREKETİ OLMAZ
Bir hadisi şerifte Müslümanın en önemli özelliğinin elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimse olarak tarif edilir.
Müslüman her şeyden önce güvenilir olmalı.
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.s.) kendisine nebilik gelmeden önce de "emin" sıfatıyla anılması çok önemlidir. Bir Müslüman için asıl amaç Allah rızasıdır. Allah'ın razı olmayacağı bir şekilde yalan ve hile yaparak kazanılan malda hayır olmadığı gibi o kazancın bereketi de olmaz. Bu nedenle kendini Müslüman olarak gören bir kimsenin dünya hırsına kapılarak malını satarak hile yapmaması gerektiği gibi fırsatçılık ve karaborsacılık da yapmaması gerekir. Ama maalesef görüyoruz ki fırsatçılık günümüzde almış başını gidiyor. Biz de sık sık gazetemizde bunun haberini yapıyoruz. Tarlada 1 lira olan bir sebze nasıl oluyor da tezgaha gelene kadar 10-15 liraya çıkabiliyor. Bu işin kazananı ise ürünü alın teri dökerek tarlasını ekip biçip süren ve üreten değil aracılar oluyor.
Tamam onlar da tedarik zinciri içinde kazanacaklar ama daha adilane bir şekilde kazanmalılar. Bu kadar aşırı fahiş fiyatlarla üzerine eklene eklene tezgahlara 10-15 kat artarak gelen üründen haksız kazanç elde edenler, kaç kişinin hakkını yediklerini lütfen elini vicdanına koyup biraz düşünsün.