Mecbur kalmadıkça asla yemin etmeyin
Güven duygusunun giderek azaldığı günümüzde olur olmaz yere yemin edenlerin sayısı da çoğaldı.
Ticarette, sosyal ilişkilerde hatta gündelik sohbetlerde bile yemin üstüne yemin eden kişileri görmek mümkün. Peki bu kadar çok yemin etmek dinimiz açısından doğru mu? Elbette değil. Evet her ne kadar yemin etmek dinimizce mübah yani yapılmasında hiçbir sakınca olmadığı gibi yapılmaması da günah olmasa bile olur olmaz yere ağzını doldura doldura 'Vallahi Billahi' demek ve bunu alışkanlık haline getirmek hoş karşılanmaz. Kur'an-ı Kerim'de, çok yemin etmenin Yüce Allah'ın hoşuna gitmeyen işlerden biri olduğuna işaret edilerek, "Yemin edip duran kimseye boyun eğme!" (Kalem, 68/10) buyurulmuştur. Çünkü bu şekildeki yeminle Allah'ın (c.c.) şahit tutulduğunu gözönünde bulundurmak ve akıldan çıkarmamak gerekir. Ayrıca yalan yere edilen yeminlerin bedelini de ödemek kolay olmayacaktır.
ALLAH'I ŞAHİT TUTMAK
Onun için bırakın yalan yere yemin etmeyi, gereksiz yere bile çok zor durumda kalmadıkça yemin edilmemelidir. Böyle yapan bir kimse bir süre sonra verdiği sözleri yerine getirmediği ve yeminine sadık kalmadığı için hem toplumda saygınlığını ve itibarını kaybeder hem de insanlar tarafından dikkate alınmaz. Böyle bir duruma düşmeyi kimse istemez.
Yapılmasında dinen herhangi bir sakınca olmayan bir eylemin yerine getirilmesi için yemin edildiyse mutlaka yerine getirilmelidir. Bu aynı zamanda Yüce Allah'ın da bir emridir. Kur'an-ı Kerim'de, verilen bir sözün yerine getirilmesi hakkında "Yeminlerinizi koruyunuz (yerine getiriniz)" (Mâide, 5/89) buyurmaktadır.
Başka bir Ayet-i Kerime'de ise "Allah adına yaptığınız ahitleri yerine getirin. Allah'ı kefil tutarak kuvvetlendirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızı bilir." (Nahl, 16/91) buyurulur. Bu itibarla bir müslümanın yemin etmemesi, yemin etmişse, verdiği söze Allah'ı şahit tutmak demek olduğundan mutlaka yeminine bağlı kalması gerekir. Yani söylenen bir sözün mutlak bir şekilde yemin olabilmesi için "Vallahi, Billahi, Tallahi, Allah hakkı için, Allah şahit, andolsun ki Allah adına yemin ederim" gibi Allahü Teala'nın isim veya sıfatlarından birinin kullanılması gerekir.
(Merğînânî, el-Hidâye, IV, 6-7).
ADAK YERİNE GETİRİLMELİ
Aynı yemin gibi herhangi bir şey için adak adama konusu da kişinin kendi üzerinde dinen bir yükümlülüğü olmayan şeyin bir ibadet gibi vacip duruma gelmesidir. Herhangi bir eylemin yapılıp yapılmaması üzerine dinen zorunluluk olmamasına rağmen kendi kendinize yemin ederek veya adak adayarak bunu vacip kılmanız halinde artık bunu yerine getirmeniz gerekiyor. Yerine getirilmediği takdirde aynı yemin gibi bu işin bedeli ağır olabilir. Kur'an-ı Kerim'de de çeşitli ayetlerde ahde ve akitlere bağlı kalınması Allah'a verilen sözün tutulması ve yapılan adakların yerine getirilmesi emredilir.
Yaptığı adağa uygun davranılması ise iyi kulların vasıfları arasında sayılır. Hadislerde de Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), adakların yerine getirilmesini emretmiştir (Buhârî, Eymân, 28, 31; Müslim, Nezir, 8; Ebû Dâvûd, Eymân, 22). Dolayısıyla adağın yerine getirilmesi Kitap, Sünnet, icma ve akıl deliliyle sabittir Bununla birlikte, Allah'a isyan ve mâsiyeti içermediği sürece, hangi grupta yer alırsa alsın, adakta bulunulduğunda yerine getirilmesi dinen vacip görülmüştür (Kâsânî, Bedâi', V, 82).
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.