Ölünce bile sevap kazandıran 3 şey
Bunların içinden özellikle, "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça gerçek iyiliğe ulaşamazsınız" âyeti (Âl-i İmrân 3/92) ve mescidlerin Allah'a ait olduğunun, Allah'ın mescidlerini ancak birtakım niteliklere sahip kimselerin imar edebileceğinin bildirilmesinin (et-Tevbe 9/18-19; el-Cin 72/18) bazı âlimlerce vakıfla daha sıkı biçimde ilişkilendirildiğini söyleyen Aydın, asr-ı saaddet döneminden örnekler vererek şunları anlattı: Hayber'de, kendisine ait yüz hayvanı satarak aldığı hurmalığı, gerçekten de Hz. Ömer'in o zamana kadar elde edemediği güzellikteydi.
Hemen Resûlullah'ın huzuruna çıktı ve olanları anlattıktan sonra, "Ey Allah'ın Resûlü!" dedi, "Ben bu malımla Allah'ın rızasını kazanmak istiyorum. Onu nasıl değerlendirmemi uygun görürsünüz?" Allah Resûlü'nün Hz. Ömer"e bu arazi ile ilgili tavsiyesi asırlarca İslâm dünyasını çepeçevre saracak bir medeniyetin temel taşlarını oluşturacaktı. Ona, "Dilersen aslını vakfet.
Mahsulünü sadaka olarak dağıt" buyurdu.
Hz. Ömer de bahçesini aslının satılmaması, hibe edilmemesi ve miras bırakılmaması şartıyla fakirlere, akrabalarına, kölelere, Allah yolundakilere ve yolculara tasadduk etti. (Müslim, Vasiyyet 15/Nesai, Ehbas 3)
"ALLAH ONU BAĞIŞLAR"
İşte Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ömer'e, "Aslını vakfet" demekle âdeta bir zihin dönüşümü başlattı. Sahâbîler, vefatlarından sonra da amel defterini açık tutacak bu sevap kapısını çok iyi anladı. Bu yüzden imkân sahibi her sahâbî mallarının bir kısmını Allah yolunda vakfediyor, bu uğurda çaba harcıyordu. Nitekim hicretin 7. yılında Hayber'in fethinden döndükten sonra Resûlullah (s.a.v.), Mescid-i Nebevî"yi genişletme ihtiyacı hissetmiş ve mescidin yanındaki bir arazi için, "Kim filân oğullarının hurma kurutma yerini satın alırsa Allah onu bağışlar" buyurmuştu. Hz. Osman söz konusu araziyi satın almış ve Efendimizin tavsiyesi doğrultusunda mescide bağışlamıştı. Öte yandan Müslümanların kullanmasına izin vermeyen bir Yahudi'nin elinde bulunan Rûme kuyusu için de Allah Resûlü, "Kim Rûme kuyusunu satın alırsa (ve Müslümanlara vakfederse) Allah onu bağışlar" buyurmuş, yine Hz. Osman bu kuyuyu alıp müminlerin istifadesine sunmuştu. (Nesai, Cihad 44)
AMEL DEFTERİ KAPANMAZ
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) hem kendi arazilerini vakfederek hem de Hz. Ömer'e yaptığı tavsiyeyle vakıf anlayışını fiilen başlatırken "İnsan ölünce şu üçü dışında amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i câriye, faydalanılan ilim, arkasından dua eden hayırlı evlât." (Müslim,Vasiyye 14) buyurarak bu işin ne kadar kârlı olduğunu beyan etmiştir. Resûl-i Ekrem bize, ölümle birlikte amel defterinin kapanacağını, yalnızca bu üç amelin, deftere kaydedilmeye devam edeceğini haber vermiştir.
"Sadaka-i câriye", "faydası devam eden sadaka" anlamına geliyordu. Bunlar cami yaptırmaktan misafirhane, okul, çeşme, köprü yaptırmaya, ağaç dikmeye kadar kişinin kendisinden sonrakilerin faydasına yaptığı tüm amellerdir. İlim öğrenmek de aynı şekilde insanın kendisinden sonra kalıcı bir eser bırakmasına ve dolayısıyla amel defterine sevapların yazılmasına bir vesileydi.
Bu da kitap yazarak, hayırlı öğrenciler yetiştirilerek, okullar, üniversiteler, açarak kısacası kişinin kendinden sonrakilere ilmini aktarabileceği hayırlı çalışmalar yapması ile gerçekleştirilmesi mümkün olan bir ameldi.
Yine kişinin arkasından dua eden salih bir evlâda sahip olması da amel defterinin kapanmaması için bir sebeptir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.