İslam, hak hukuk ve adalet dinidir
İzmir İl Müftülüğü Vaizi Elif Genç, İslam dininin hem sorumluluklarımızı hem de korumamız gereken değerleri ifade eden "Hak" kavramına çok büyük önem verdiğini anlattı.
İslam'ın hak, hukuk ve adalet dini olduğunu belirten Elif Genç, şunları söyledi: Rabbimizin Esmâ-i Hüsnâsından biri de "el-Hak"tır.
Dolayısıyla hakka riayet eden insan, aslında doğrunun ve hakikatin yani Cenâb-ı Hakk'ın emir ve rızasının yanında yerini almış olur.
İnsanoğlu anne karnında canlandığı andan itibaren can güvenliği ve hayat hakkına sahiptir.
Rabbimiz, "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur" buyurarak bu ilkeye işaret eder. Her insanın malını ve meşru kazancını koruma hakkı vardır. İnsanın kişilik değerleri, şerefi, namusu ve inancı da dokunulmazdır.
Bir başkasının değerlerine hakaret etmek, adını karalamak, yalan ve iftira ile itibarını zedelemek en önemli hak ihlalleri arasında yer alır. Hak ihlali ise kanunlarımıza göre suç, dinimize göre de büyük bir vebal ve günahtır.
İMANIN BİR GEREĞİDİR
İmanın gereği, hayatın her alanında mutedil, insaflı ve hakkaniyetli davranmaktır. Kendi haklarını koruduğu kadar çevresindekilerin de haklarını korumak, mümin olmanın şiarıdır.
Kişisel menfaatleri için diğer insanların, hatta hayvanların ve tabiatın hakkını çiğneyen kimse, kısa vadede kazançlı çıktığını zannetse de aslında ziyanda ve iflastadır. Hak duyarlılığı, en yakın aile fertlerinden başlamak üzere, her hak sahibine hakkını vermeyi gerektirir. Annebabamızın haklarına saygı duymak, eşimizin haklarını sevgiyle ve özenle teslim etmek, çocuğumuzun haklarını şefkatle korumak hepimizin sorumluluğudur. Akrabalık ilişkilerinde, bilhassa iş ortaklığı, düğün, aile-evlilik ve miras paylaşımı gibi konularda zerre miktarı hak geçmemesi için uğraşmak hepimizin görevidir. Hz. Ömer (r.a..) anlatıyor: Hayber gazasının olduğu gün Hz. Peygamber'in ashabından birkaç kişi gelerek: Filân şehîd, filân şehiddir, dediler.
Nihayet bir adamın yanına uğrayarak (onun hakkında da) filân şehiddir, dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi: "Hayır!
Ben onu (ganimetten) aşırdığı bir hırka yahut bir abadan dolayı cehennemde gördüm" dedi.
Bundan sonra Rasulullah: "Ey Ömer! Git ve;
Cennete müminlerden başkası giremez! diye cemaatin içerisinde nida et!" buyurdu.
ÇOK AĞIR VEBALİ VAR
Unutulmamalıdır ki; İslam'a göre hakların kaynağı Yüce Allah'tır. Haklar ve yükümlülükler O'nun tarafından belirlenmiştir. Haklara riayet edildiği ve yükümlülükler yerine getirildiği oranda toplumda huzur ve mutluluk olur.
Günümüz dünyasındaki huzursuzlukların, kavga ve cinayetlerin hatta savaşların haklara saygısızlıktan, işin sonunu hesaba katmadan hak ihlalinde bulunmaktan kaynaklandığı bir gerçektir. Bu bakımdan hiçbir ayrıcalığın söz konusu olmayacağı, haklı ve haksızın mutlaka ortaya çıkarılacağı hesap gününde mahcup olmamak için kul ve kamu hakları konusunda duyarlı olmak gerekir. Kul ve kamu haklarını ihlal edenleri, hak sahipleri bağışlamadıkça Yüce Allah'ın da bağışlamayacağı bilinmelidir.
Allah'ın huzuruna kul ve kamu haklarıyla çıkmanın çok ağır bir vebali olduğu unutulmamalı;
Saçı bitmedik yetimin hakkını düşünerek, kamu görevleri ağır bir emanet olarak kabul edilmelidir. Zira ihlal edilen kamu hakkı, zayi edilen vakıf malı, aynı zamanda binlerce kul hakkı demektir. Her hayırlı işin sevabı olduğu gibi, her ihmal ve hatanın da kul ve kamu hakkı doğuracağını bilerek yaşamalıdır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.