İzmir'de mendil satan Suriyeli çocuğu acımasızca döven adam, bu toplumun bir ürünü.
Onun gibi daha yüz binlercesi var çevremizde...
Sorunları çözme yolu olarak genellikle dayağı kullanıyorlar...
Karşısındakinin kadın ya da çocuk olması onlar için bir anlam ifade etmiyor...
Sorumsuz siyasetçilerin körüklediği 'yabancı düşmanlığı' ve "Ne işleri var Türkiye'de" cümlesinde vücut bulan faşizm, en çok bu tipleri etkisi altına alıyor...
O zavallı Suriyeli çocukla aynı kaderi paylaşan yüzbinlerce de çocuk var çevremizde...
Her gün yaşlarıyla ve bedenleriyle hiç orantılı olmayan onlarca tehlikeyle karşılaşacaklarını bile bile çıkıyorlar sokağa...
Tercih yapma şansları olsa Basmane'de mendil satmayı değil, bir parkta oyun oynamayı isterler...
Ama hayat onlara çok fazla alternatif sunmuyor...
Ya mendil satacaklar, ya kırmızı ışıkta duran arabaların camlarını silecekler, ya da çalacaklar...
Çünkü karınlarını doyurmak zorundalar...
Türkiye'ye ve İzmir'e bile isteye gelmediler...
Tek dertleri canlarını kurtarmaktı...
Zaten Türkiye'den başka kimse de kapılarını açmadı bu mazlumlara...
"Mecbur muyuz kardeşim Suriyelileri sevmeye?" diyebilirsiniz...
Ama bu kadar yoğun bir düşmanlık ve kin duymaya da hakkımız yok...
Karşımızdaki en nihayetinde bir insan ve çocuk...
Tarafı olmadıkları bir savaşın asıl ve en büyük mağdurları onlar...
İlla birine düşmanlık besleyeceksek; işe el kadar çocuğu tekme tokat döven o insan müsveddesinden başlayabiliriz..