Daha 19 yıl önce, sözde 'Cumhuriyet'i korumak' refleksiyle harekete geçen arkadaşların, ülkenin kaynaklarını 20 büyük holdinge nasıl peşkeş çektiğini hiçbirimiz hatırlamıyoruz...
28 Şubat'ta hortumlanan bankaların Hazine'ye, yani halka maliyeti 50 milyar dolar oldu...
"İrticayı ortadan kaldıracağız" yalanıyla koca bir ülkeyi soyup soğana çevirdiler...
Batırdıkları bankalardaki paraları alıp yurtdışına götürdüler...
Bunu nasıl mı yaptılar?
Ele geçirdikleri devleti bizzat devlete hortumlatarak...
Yaşı müsait olanlar hatırlar...
90'lı yıllarda devlet bir taraftan borçlanırken, kamu kuruluşları da ellerindeki fazla paraları yüksek faizlerle bankalara yatırıyordu...
Koca bir ülkenin emeği faiz lobisinin cebini dolduruyor, bunlarla işbirliği yapan bürokrat ve siyasetçiler servetlerine servet katıyordu.
Türkiye korkunç bir borç ve faiz sarmalına sokulmuştu.
Refah-Yol döneminde ülkeyi uçuruma sürükleyen bu soygun düzenine karşı bir kontrol sistemi kuruldu.
Artık yüksek faizle sağlanan kaynaklar hükümetin kontrolünde kullanılacaktı...
Ellerinde yüklü miktarda para olan ve bu sisteme dahil edilen TOBB-Oyak gibi kuruluşlar uygulamaya hemen karşı çıktı.
Pervasızca kullandıkları paraları ve çılgın faiz gelirlerini hükümetin zapturapt altına almasını kabullenemediler.
Sadece onlar değil; bu soygun düzeninden nemalanan bazı sermaye grupları ve devlet içine çöreklenmiş çeteler de rahatsızdı...
Hemen düğmeye bastılar...
Bknz: Meşhur 5'li sivil inisiyatif toplantıları...
Dönemin kudretli paşalarını da yanlarına alarak, kendi ifadeleriyle demokrasiye balans ayarı yaptılar...
28 Şubat belki onların dediği gibi '1000 yıl' sürmedi ama yarattığı tahribatın izleri henüz silinmiş değil...
Hepsinden önemlisi 28 Şubat zihniyeti hala dimdik ayakta...
Millet iradesini hiçe saymaktan, seçilmiş hükümetlere darbeler planlamaktan, devleti yeniden ele geçirip hortumlama heveslerinden vazgeçmiş değiller...
Türkiye'de bugün yaşananlar özünde, 28 Şubat zihniyetinin son bir gayretle yeniden ülkenin dizginlerini ele alma çabasıdır...
Bu gerçeği özellikle genç kuşakların çok iyi bilmesi ve anlaması lazım...
28 Şubat'ı bilmeyen 2016 Türkiye'sinde yaşananları okuyamaz...
BANKALAR - PATRONLAR – PAŞALAR
1994-2003 yılları arasında Türkiye'de 25 banka fona devredildi.
Devlet bunların açıklarını kapatmak için 30 milyar dolar ödedi.
Hazine bu parayı içeriden yüksek faizle borçlanarak aldı. Borçlanan aslında Hazine değil bizdik.
Kan emicilerin önümüze koyduğu 50 milyar dolarlık faturayı da biz ödedik.
Medya desteğiyle 28 Şubat'ın altyapısını oluşturan büyük sermayenin o dönemdeki en önemli kozlarından biri de emekli askerlerdi.
28 Şubat sürecinde aktif rol oynadıktan sonra emekliye ayrılan paşaların neredeyse tamamı büyük holdinglerin yönetim kurullarına girdi.
Dönemin kudretli paşalarından Güven Erkaya, işadamı Korkmaz Yiğit'in danışmanı oldu.
Vural Beyazıt Etibank'ın, Teoman Koman Interbank'ın, Muhittin Fisunoğlu ise Sümerbank'ın yönetim kurulu üyesiydi.
Saadet dolu günler 2001'deki büyük krize kadar sürdü...
Ali Balkaner, Hayyam Garipoğlu, Cavit Çağlar ve Murat Demirel gibi bankalarına el konulan patronlar hapse atıldı...
Ne ilginçtir ki, onların yönetim kurullarında görev yapan paşalardan hiçbiri ne sorgulandı, ne de hapse girdi. Bırakın hapse atılmayı ifadelerine bile başvurulmadı.
Yönetim kurullarına 'emekli bir paşa' almayı ihmal eden Yurtbank ve Egebank'ta ise patronlarla beraber yöneticilerin tamamı yargılanıp cezalandırıldı...
Meraklısı için küçük bir hatırlatma...
Bütün bunlar olurken ülke diktatörlükle değil, üç partili bir koalisyon tarafından yönetiliyordu...