Türkiye bir genel seçimi daha geride bırakmıştır. Daha önceki yazılarımızda, ülke yöneticilerinin artık ekonomiye odaklanmaları gerektiğini dile getirmiş, reel sektörün beklentilerine ve cari açık ile yükselen enflasyon gibi sıkıntılara dikkat çekmiştik.
Gerçekten de bugün ekonomide seçimin gölgesinde kalmış makro ve mikro boyutlu sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunların bir kısmı seçimler nedeniyle doğal olarak alınamayan önlemlerden, bir kısmı da küresel ekonomik konjonktürdeki belirsizliklerden kaynaklanmaktadır.
Küresel gelişmeler üzerindeki belirleyiciliğimizin sınırlı olduğu dikkate alındığında içeride yapılacak düzenlemeler bizim için daha önemli hale gelmektedir. Bu noktada da iktidar ile muhalefet partilerinin ortak akıl çerçevesinde hareket etmeleri, yasal ve kurumsal düzenlemelerle kalıcı tedbirler almaları ön plana çıkmaktadır.
BÜYÜME MODELİ
Türk ekonomisinin en öncelikli sorunu cari açıktır. Bu ortamda ekonomik büyüme her geçen yıl daha büyük oranda dış kaynak ve girdi gerektirir hale gelmiştir.
Milli gelirin yüzde 8'ine ulaşan cari açığının;
-Piyasa tarafından şok gelişmelerle; yani büyük miktarda sıcak para çıkışı ve hızla yükselen döviz kurları ile değil,
Zamana yayılmış ekonomi politikalarıyla azaltılması daha uygun olacaktır. Böyle bir uygulama enflasyonun düşürülmesine de katkı sağlayacaktır.
Ayrıca Türkiye artık yeni bir büyüme modeli benimsemelidir. Türkiye'nin taşıma suyla ekonomi değirmenini daha uzun süre döndürmesi olası değildir. Bu nedenle reel ekonomiyi, yani yatırımı, üretimi, istihdamı ön plana çıkaran yeni bir büyüme modeline ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu noktada anahtar sektör, hala dünya ticaretinin yüzde 70'inden fazlasını oluşturan imalat sanayii olacaktır.
İmalat sanayiinin diğer sektörlerle bağlantıları çok yüksektir. Çünkü hem ürettiği girdileri çok sayıda sektör kullanmakta hem de birçok sektörden üretim için girdi almaktadır. Bu nedenle imalat sanayisine yapılacak yatırımlar, denize atılan taşın yarattığı dalgalar misali çok sayıda sektörü de harekete geçirecektir.
Bu süreç hızlı bir yatırım, üretim ve istihdam artışı yaratacaktır. Bunun sonucunda ihracatın toplamından daha büyük rakamlara ulaşan ara-malı ithalatı düşecek, ülkemizde yaratılacak katma değer artacaktır.
SEKTÖR ANALİZİ
Sektörel bazda ithalat verilerinin analiz edilmesi, yapılacak yatırımların sektörel önceliklerini ortaya koyacaktır. Bu bağlamda, Türkiye'de üretim potansiyeli bulunan ve üretimi rekabetçi bir şekilde yapılabilecek olan sektörlere öncelik verilmelidir.
Yatırım bölgelerinin seçiminde de iç göçün önlenmesi, bölgesel dengesizliklerin azaltılması, kadınların işgücüne katılımının artırılması gibi sosyal amaçlar mümkün olduğunca dikkate alınmalıdır.
Bu şekilde belirlenen sektör ve bölgeler için "Öncelikli Teşvik Sistemindeki Yatırım Alanları" başlığı altında, genel teşvik sisteminden ayrı, bürokrasisi azaltılmış, destek miktarı artırılmış yeni bir uygulama başlatılmalıdır. Kanımızca böyle bir uygulama, gerçekçi kur politikası uygulanması ve enerji maliyetlerinin makul düzeylere çekilmesi gibi düzenlemelerle de entegre edildiğinde, ülke ekonomisinin zaaflarını azaltacak, sadece finans sistemi değil, reel sektörümüz de güçlü bir yapıya kavuşacaktır.
ESNAFIN BEKLENTİLERİ
Öte yandan, ekonomik alanda olduğu kadar, sosyal ve kültürel yaşamda da önemli işlevler üstlenen esnaf sanatkar kesiminin beklentilerine de yerimizin elverdiği ölçüde değinmek gerekirse;
- Tarım kesiminde olduğu gibi esnaf ve sanatkarlarımıza da devlet tarafından sübvansiyonlu destekler verilmelidir. (Sübvansiyon desteği için; vergide indirim, muafiyet ya da vergi iadesi, karşılıksız ödemeler, düşük faizli krediler, ithal ürünler için gümrük vergileri ve stopajların yükseltilmesi gibi yöntemler kullanılmaktadır.)
-Tüm reel kesimler gibi esnaf sanatkarlarımızı da olumsuz etkileyen yüksek faiz-düşük kur politikasından düşük faiz-yüksek kur politikasına geçilmelidir.
- Hipermarketler yasa taslağı, esnaf ve sanatkarların görüşleri doğrultusunda acilen TBMM'den geçirilmelidir. Bu düzenleme ile koruma altına alınacak esnaf ve sanatkarlarımız aracılığıyla istihdamda ciddi artışlar yaşanacaktır.
-Emekli olduğu halde geçinemeyen ve çalışmak zorunda olan esnaf ve sanatkarlardan yapılan kesintiler kaldırılmalıdır.
-Yeni oluşturulacak Bakanlık bünyesinde, esnaf sanatkarlara daha etkin hizmet verecek yeni bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır.
- Esnaf sanatkarların uygun faiz ve vade ile krediye ulaşımının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Ayrıca esnaf kesimi için özel koşullarda işyeri edindirme kredisi sağlanmalı, bu amaçla Halkbank ve TOKİ'nin imkanlarından da yararlanılmalıdır.
- Küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik yeni bir vizyon oluşturulmalı, toplumsal sigorta işlevi gören bu kesimler üzerindeki ağır mali yükler azaltılmalıdır.
Kuşkusuz üyelerimizin sorunları bu maddelerle sınırlı kalmamaktadır. Genel seçimler öncesi Birliğimizi ziyaret eden her siyasi partinin milletvekili adaylarına ve yöneticilerine, kesimimizin toplumsal yaşam içindeki önemi ve yaşadığı sıkıntılar iletilmiştir. Ayrıca kesimimizin sorunlarını ve İESOB tarafından geliştirilen çözüm önerilerini içeren kitaplar da siyasi parti temsilcilerine ve adaylara takdim edilmiştir.
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, yeni dönemde de bu sorunların ve sorunların giderilmesine yönelik yapılacak çalışmaların takipçisi olacaktır. Ülke yönetiminde söz sahibi olan herkesin önceliği, esnaf sanatkar sorunları olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, halkın çoğunluğunu oluşturan esnaf kesiminin sıkıntılarının giderilmesi, toplumun hayat standartının da yükseltilmesi anlamına gelecektir.