Demografik literatürde 'sekizler ' kuralından daha önceki bir makalemde bahsetmiştim: Genel olarak bir topluma baktığınızda yüzde 8'i yaşlı, yüzde 8'i kronik hastalığa sahip ve yüzde 8 de engelli yurttaşlardan oluşur.
Bu elbette bizim gibi nispeten genç uluslar için geçerlidir. Örneğin Japonya ve refah düzeyi yüksek olan Batı toplumlarında, nüfusun yaşlı oranları bir hayli yükselmekte olup yüzde 24'leri aşmaktadır. Yaşlı nüfus, tüm ülkeler için önemli. Çünkü Dünya nüfusu her geçen yıl giderek hızlı bir ivme ile yaşlanıyor, ülkeler bağlamında da devasa bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Bu sadece sosyoekonomik bir yük olarak ele alınmamalı, kurumsal bakım, gözetim ve sağlık harcamaları için geliştirilmesi gereken politikalar perspektifli düşündüğümüzde, geleneksel yaklaşımlarla çözümlenmesi zor küresel genel bir sorun olarak karşımızda. Zaman içinde yaşlanan bireylerde oluşan gerek fiziksel gerekse zihinsel sorunlar parelelinde ortaya çıkan ihtiyaçlarını karşılayacak sürdürülebilir temel politikaları yaratmak acil bir problem artık. Sadece istihdam ya da kamu ve sağlık harcamalarının dahil olduğu ekonomik problemler değil yaşlıların sevilmemek, işe yaramamak ve ya saygı duyulmadığına yönelik bireysel psikodinamisine özgü çok geniş spectrumda ele alınması gereken geriatrik sorunlar yumağı bunlar.
PANDEMiDE DEĞİŞEN DENGE
Bizim gibi nispeten bu olumsuz gelişmelerden korunmuş ülkelerin durumu da pandeminin etkisi ile değişmiş görünüyor.
Durum o ki, pandemi sadece İzmir'in nüfusundan daha fazla insanın ölümüne yol açmamış, sosyoekonomik dinamikleri de allak bullak etmiş. Buna doğum hızları da dahil. Ülkemiz pandemi öncesi yüzde 1.88 olan doğurganlık oranı pandemi sonrası yüzde 1.76'ya düşmüş! Bu ivmelenme önemsiz gibi duruyor ancak, 2019'larda %1.88 ile Avrupa'nın en yüksek nüfus artış oranına sahip ülke iken artık Fransa ve Romanya'nın ardından üçüncü basamağa inmiş durumdayız. Gerçi geçen hafta Lancet'te bir makalesi yayınlanan Prof.
Dr. Cristopher Murray'e göre "Dünyanın birçok ülkesinde nüfus doğal sayılabilecek bir düşüş ile karşı karşıya." Dünya Bankasının uzmanları da aynı görüşü paylaşıyor:
1960 yılında küresel doğuganlık hızı 4.7 iken 2021'lere gelindiğinde 2.3'lere inmiş durumda. Tüm bu öngörülere rağmen yaşlı nüfus için alarm zilleri hiç susmayacak çünkü 80 yaş üstü bireyler Dünyada 2070'li yıllarda 140 milyondan 2100'lü yıllara gelindiğinde 850 milyonlara ulaşacağı hesaplanıyor!
BÜYÜK ANNE/BABA ÇAĞI
2050 yılına kadar 2.1 milyar kişi, büyükanne ve büyükbaba olacak, yani insanlığın yüzde 22'si! Aylar öncesinin bir Economist başlığı "Büyükanneler ve büyükbabalar çağı geliyor" şeklinde idi.
Ülkemizin sosyokültürel yapısı gereği hep şahit olasak da artık tüm dünyada, çocukların kabaca yüzde 2'si, bir büyükanne ve büyükbaba tarafından büyütülüyor.
Ebeveynlerce yetiştirilmeyen bu çocuklar, yaşıtlarına göre daha duygusal ve daha çok davranışsal sorunlara sahip oldkları tespit edilmiş. Endişe verici değil mi? Nüfus yapısında ortaya çıkan bu dönüşüm yaşlılara yönelik çeşitli politikaların ortak uygulanacağı küresel insiyatifleri zorunlu kılıyor.
İnsanlık, yaşlı nüfus oranlarında meydana gelen artışın beraberinde getireceği sorunlara pek hazırlıklı değil. Bu yurttaşlarımızı, sadece evde yaşam alanları olan tüketici insanlar olarak mı göreceğiz yoksa iş gücü piyasasının deneyimli aktörleri gibi inovatif bir perspektifi mi ortaya koyacağız karar vermemiz gerek. Halihazırda ülkemiz açısından önümüzdeki on yılları kapsayan geriatrik nüfus artışına bağlı abondan sorunlar söz konusu olmamakla birlikte, bugünden hızla yaşlanan toplumsal demografimiz için uygulayacağımız politikaları tasarlamımız iyi olacaktır. Unutulmamalı ki, yaşlanan nüfusa yönelik sağlık ve ergonomi dahil ekonominin cirosu 100 milyar dolarları aşmakta ve kozmetikten turizme, akıllı evlerden robotlara, sağlıktan kültür ve eğitime,eğlenceden ulaşıma ve finansal dahil tüm sektörlere uzanmaktadır. Sonuç olarak, sosyal güvenlik kurumu, iş gücü piyasası, belediye hizmetleri, inşaat sektörü ve geriatrik sağlık sunucuları başta olmak üzere, önümüzdeki on yılları kapsayan projeksiyonlarla, sektörel yeniden yapılanma için, şimdiden çalışmalara başlamalıyız.