Günlük gelişmeler içinde yaşanıp giden bazı olayların önemi o gün, o anda yeterince anlaşılamayabiliyor.
Bazı olayların gerçekten tarihe geçebilecek kadar özel olduğunu sonradan tesadüfen fark ediyoruz. Türkiye, Ukrayna'ya Rus saldırıları başladığı günden bu yana savaşın seyrini değiştirebilecek örnek bir denge politikası yürüttü.
GÜVEN VEREN ÜLKE
İlişkilerini son derece hassas bir yaklaşımla devam ettirdi. İki ülkenin hükümetlerine de vatandaşlarına da güven verdi. Bu güven gerçekten kazanılması son derece zor bir şey. Hele de toprakları işgal altında olan, halkının can güvenliği tehlike altında olan ülkeler için. Yıllar önce savunma teknolojilerindeki dışa bağımlılık yüzünden terörle mücadelede binlerce şehit veren bir ülke olarak Ukrayna'nın savaşta yaşadıklarını en iyi anlayanların başında Türkiye var.
Savaşın ilk günlerinde herkes taraf olmamak için Kiev'e bireysel silah desteği vermekten kaçınırken, Türkiye savaşın tarafı olmamakla birlikte Ukrayna halkının savunma eksiklerini kapatmak için İHA-Sİ- HA desteği sağlamaktan kaçınmadı. Hatta Norveç, Kanada, İspanya, Litvanya, Letonya Ukrayna, Polonya'da vatandaşların Bayraktar TB2 satın almak için kampanya başlatıp para topladıklarına bile şahit olduk.
Bu anlamlı kampanya üzerine, ülkemizin savunma sanayiindeki milli gururu olan Bayraktar SİHA, BAYKAR şirketi tarafından Ukrayna savunmasına ücretsiz bağışlandı.
OLAYIN GERÇEK DEĞERİ
Dünyanın savaş şoku yaşadığı o günlerde bu önemli gelişme belki de küçücük birer haber olarak verilip unutuldu. Evet okuyanlar Türkiye adına gururlandı ama değerini yeterince anlamadı. Ama geçtiğimiz günlerde İstanbul'da düzenlenen Türkiye Buluşmaları Beyoğlu Sohbetleri'nin konuğu olan Baykar Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar'ın yaptığı konuşma, geriye dönüp bu önemli olayın gerçek değerini anlamama vesile oldu. Orada yaptığı konuşmada dünyada 28 ülkeye ihraç edilen Bayraktar TB2'nin en yakın rakibinden 5 kat fazla konuşulduğuna dikkat çeken Bayraktar, bu işe başladıklarında karşılaştıkları zorlukları da anlattı detaylı olarak.
Türk savunma sanayiinin tamamen dışa bağımlı olduğu bir dönemden kendi kendine yetebilen bir ülke konumuna gelme sürecinin en yakın tanıklarından biri Selçuk Bayraktar... Keza ailesi de öyle. Dolayısıyla Türkiye'nin bu alanda ne kadar küçümsendiğini, hafife alındığını çok iyi biliyor. Aynı zamanda eskiden Türk insanının teknoloji geliştirme konusunda kendi kendini de ne kadar küçük gördüğüne defalarca şahit olmuş. Anlattıklarından etkilenmemek, tüm engellemelere rağmen verdikleri mücadeleye hayran olmamak elde değil.
BABACAN'IN KAMPANYASI
Çağımızda savunma sanayii, bir ülke için kendine yetebilmek ve bölgesinde oyun kurucu olabilmek için kritik önemi olan bir sektör. Ve bu sektörde var olabilmek, kabul görmek öyle basit değil. Birileri ne kadar karalamaya çalışırsa çalışsın, Bayraktar'ın hikayesini kendi ağzından dinleyince bu gereksiz kampanyaların sadece Başkan Erdoğan'ın damadı olduğu için tertiplendiğini anlayabiliyorsunuz.
Oysa bir insanı sadece tek bir gösterge ile tanımlamak büyük haksızlık.
Örneğin, DEVA lideri Ali Babacan'ın Baykar şirketi üzerinden dillendirdiği iftiralar bu sınırlı görüşün bir parçası aslında. Babacan'ın AK Parti döneminin önemli bir kısmında karar mekanizmalarında söz sahibi olan, üstelik de ekonomiden sorumlu konumda olan biri olarak devlet kaynaklarının nerelere harcandığını bilmemesi mümkün mü? Tabii ki değil... Mesela Babacan, Baykar'a ayrıcalık tanındığına dair iddiasını ispat edebilecek belge ve bilgiyi kamuoyuna sunamaz mıydı?
Elbette yapabilirdi. Tabii gerçekten böyle bir belge olsaydı... Keşke çirkin iftiralara sarılmak yerine bunun sonunun kendisinin sorumsuzluğuna çıkacağını öngörebilecek kadar deneyimli bir siyasetçi olsaydı.
