Seçim öncesi vatandaşa sürekli dürüstlüğü ile pazarlanan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun süreçte yaptığı milletvekili pazarlıkları ve gizli protokoller ortaya dökülünce Millet İttifakı'nın çıkar hesapları da çorap söküğü gibi art arda gün yüzüne çıkmaya başladı.
EN SERT SUÇLAMALAR
Şimdi kurultaya kadar ilçe ve il kongreleriyle değişimcilere karşı yeniden eski gücünü toplamaya çalışan Kılıçdaroğlu'na bizzat eski ittifak ortaklarından seçim başarısızlığı ile ilgili eskisinden çok daha sert suçlamalar geliyor. Önceki gün İYİ Parti'nin ekonomi kurmaylarından Bilge Yılmaz, CHP lideri ve yakın çevresini çıldırtacak bir iddia ortaya attı. Seçim öncesi muhalefetin iktidara gelmesi durumunda ekonominin başına geçeceği konuşulan Yılmaz, "Cumhurbaşkanlığı Seçimi'ni Kemal Kılıçdaroğlu ve etrafındaki çıkar grupları yüzünden kaybettik" ifadelerini kullandı. Bu açıklama elbette Kemal Bey'in çevresini kızdırdı. Yılmaz'ın sözlerini Kılıçdaroğlu'nun en yakınlarından biri olarak üzerine alınan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, bu iddiaya sosyal medya hesabından yanıt verdi.
Kaftancıoğlu, "Bilge Hoca, tanıdığım kadarıyla elinde somut bir veri olmadan yorum yapmayacak bir nosyondan geliyor. Bilge Hocam; Kılıçdaroğlu'nun etrafındaki kişilerden biri olarak 'hangi çıkar grubunun' parçası olduğumu açıklamanızı istemek de bireysel hakkım diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
SEYREYLEYİN CÜMBÜŞÜ
14 Mayıs öncesi çıkarları ortak olduğu için hiç bu tonda eleştiriler duymamıştık muhalefetten. Ama Bilge Yılmaz'ın da dediği gibi çıkar grupları dağılmayagörsün!
Seyreyleyin cümbüşü... En başta kendisi gibi İYİ Parti kurmayları sonrasında da CHP'nin içinde değişim isteyen muhalifler Kemal Bey'i adeta bombalamaya başladı. Her ne kadar şu anda söylenenler nafile olsa da muhalefet içindeki bu özeleştiri, aslında birçoğumuzun aylardır gördüğü ama onların kendi içlerinde bir türlü göremediği malumun ilanı... Seçimi kazanmış olsalardı muhalefet cephesi içinde asla sözü edilmeyecek konulardı bunlar. Çünkü sonuç istedikleri gibi olsaydı çıkar gruplarına yenileri eklenecek ve bu çıkar grupları diğerlerinin alanına girmemek için özen göstereceklerdi.
Herkes kendi çıkarlarına dokunulmasın diye diğerinin çıkarını gözetmek zorunda kalacaktı. Ancak seçim kaybedilince halı altına süpürülen tüm sorunlar dev birer yumağa dönüştü. Şimdi işin içinden çıkamamalarının nedeni bu...
ARTIK ÇOK GEÇ DEĞİL Mİ?
Önceki gün bir zamanlar Kılıçdaroğlu'nun prenslerinden biri olarak gösterilen Onursal Adıgüzel'in yaptığı açıklamalar da aynı kapsamda değerlendirilebilir.
Seçim öncesi CHP'nin Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Adıgüzel, 14 Mayıs günü partinin seçim sistemlerinde veri akışının durması nedeniyle eleştirilerin odağı haline gelmiş, birinci turdan kısa bir süre sonra da görevinden istifa etmişti.
Adıgüzel'in seçime kadar anketlerde Kılıçdaroğlu'nu açık ara önde göstermekten çekinmeyenlerden biri olarak aylar sonra çıkıp, "Seçimin başa baş olduğuyla ilgili birçok sonuç vardı. Ama genel merkez görmezden geldi. Birilerini günah keçisi ilan ederek bunların üstünü kimse kapatamaz" demesinin bir anlamı var mı Allah aşkına? Ne yani günah keçisi kendisi değil de Kılıçdaroğlu olsa değişen bir şey olacak mı? Suçu üstünden atınca sorumluluk bitiyor, vicdanlar rahatlıyor mu?