Avrupa’nın sağ şoku ve Türkiye’ye etkileri
Avrupa, sağ partilerin zaferle çıktığı seçimlerin ardından farklı bir iklime doğru evriliyor. AB üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu için 6-9 Haziran tarihleri arasında seçim düzenlendi. Aslında AP seçimlerinden haftalar önce aşırı sağın zemin kazanacağı öngörülüyordu. Sağın yükselişine dair emarelerde net şekilde ortaya çıkmıştı.
Ancak tahmin etmekle bu tahminlerin doğru çıkması aynı şey değil.
DEPREM ETKİSİ YARATTI
Avrupa'da resmen deprem etkisi yarattı bu sonuçlar. Fransa'da aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi (RN), Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un iktidardaki Rönesans Partisi'nin oylarını ikiye katlayınca Macron, parlamentonun alt kanadı Ulusal Meclis'i feshedip erken seçime gidileceğini duyurdu. Fransa'da 30 Haziran'da meclis seçimlerine, 7 Temmuz'da ise ikinci tura gidilecek. Aynı şekilde, Belçika'da iktidar partisinin aşırı sağcı ve milliyetçi partilerin çok gerisinde kalması üzerine Başbakan Alexander De Croo istifa etti.
Tabiki Avrupa'da aşırı sağın güç kazanmasının ardında birçok etken bulunuyor.
Özellikle kontrolsüz göç ve ekonomik sıkıntılar, seçmenlerin ana akım siyasetten uzaklaşmasına yol açıyor. Fransa, Belçika ve Almanya'daki gelişmeler, kıta genelinde aşırı sağın yükselişinin en net göstergesi olarak değerlendiriliyor. Bu durum, Avrupa Birliği'nin geleceği ve kıtanın siyasi dengeleri üzerinde de önemli etkiler yaratabilir.
BENZER SORUNLAR YAYILDI
Çünkü benzer sıkıntılar sadece Fransa ve Belçika özelinde değil. Almanya, İspanya gibi diğer kıta ülkelerinde de sorunlar aynı. Aslında pandemi ve Ukrayna savaşıyla net olarak kendini gösteren ekonomik güçlükler başlarda öyle olmasa da artık tamamen kıta geneline yayılmış durumda. Şimdi AP seçimlerinin ışığında kıtadaki genel seçimlerin de iktidar değişiklerine yol açacağını tahmin etmek zor değil. Tabi bu da Avrupa için net politika değişiklikleri demek. Kıta ülkelerinin Türkiye ile ilişkilerinde de radikal değişimlere neden olabilecek gelişmeler yaşanabilir önümüzdeki günlerde. Örneğin bugüne kadar hükümet politikası olmamakla birlikte sözde ırkçılığı eleştirenlerin gerçek ırkçı politikalarına maruz kalabiliriz.
VAZGEÇİLMEZ BİR PAZAR
Bugüne kadar resmi hükümet söylemleri arasında yer almayan ancak örtülü olarak da uygulandığı inkar edilemeyen vize engeli gibi sorunlarımız yeni Avrupa düzeninin resmi ideolojilerinden biri haline gelebilir. Yıllardır beklemede olduğumuz AB üyeliği süreci de elbette bu sonuçlardan olumsuz etkilenebilir.
Önümüzdeki günlerin ülkemize yönelik etkileri arasında elbette ekonomi de yer alacaktır. Bana göre ticaret bu diğer olası sorunlu alanların çok daha gerisinde kalacak.
Çünkü ticari olarak Türkiye özellikle Rusya ile yaşanan problemlerden dolayı Avrupa için vazgeçilmez bir pazar. Öyle de kalmaya devam edecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.