Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki gün AK Parti 31'inci İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda yinelediği değişim vurgusu hem partisinin hem de Türk siyasetinin önümüzdeki dönemde nasıl şekilleneceğine ilişkin önemli tespitler içeriyordu. Erdoğan, 31 Mart'ta sandıktan çıkan sonuçların gereğinin mutlaka yerine getirileceğini tekrarlarken bunun en başta partisi içinde kapsamlı bir anlayış değişimi gerektirdiği mesajını verdi. Değişim derken Cumhur İttifakı özelinde günlerdir süren çatlak iddialarına ilişkin de net sınırlar çizerek tartışmalara son noktayı koydu: "Milletimizle gönül köprülerimizi tekrar birleştirirken Cumhur İttifakı'nın duvarlarında gedik açma girişimlerine fırsat vermeyeceğiz."
İTTİFAK ÇATLAĞI İDDİALARI
MHP ile AK Parti ittifakının bozulmasını heyecanla hatta ellerini ovuşturarak bekleyenler olduğu ortada. Bir süredir ülke gündeminde geniş yer bulan Sinan Ateş suikastı ve Ankara Emniyeti'nde paralel bir oluşum olduğunu ortaya çıkaran suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan'la ilgili soruşturmanın MHP ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı da gayet net anlaşılıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin bu iki konuda yaptığı açıklamalarda ısrarla FETÖ ve Pensilvanya vurgusu yapıyor. Haksız da sayılmaz. Çünkü ülkede birbiriyle ilişkisi söz konusu olamayacak kadar taban tabana zıt birçok insanın ve olayın ardından FETÖ parmağı çıktı. O nedenle Bahçeli'nin bu konudaki sözleri hafife alınmamalı. Ve yargı iki olayın arkasında da hangi karanlık odakların olduğunu mutlaka ortaya çıkarmalı.
AYAKTA KALMAK ÇOK ZOR
Türkiye, dış odakların üzerinde birçok oyun organize ettiği bir ülke. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın en büyük problemi de aynı maalesef. Bütün savaşların, uzaktan kumandalı terör örgütlerinin hesapları bu topraklar üzerinde yapılıyor. O nedenle bu coğrafyada ayakta kalmak, birlik olmak gerçekten zor. Bir kere toplumun her bir ferdinin bunun farkında olarak adım atması lazım. Bu nedenle toplumda da siyasette de öncelik özellikle milli meselerde birlik içinde hareket etmek olmalı. Başkan Erdoğan da bu konudaki hassasiyeti yıllardır topluma yerleştirmeye çalışıyor. Siyasetteki yumuşama ikliminin bu anlayışa çok değerli katkılar sunacağının iyi anlaşılması gerekiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulunan her partinin atacağı her adımda temsil ettiği siyasi anlayış ne olursa olsun toplum dinamiklerine uygun hareket etmesi şart.
ÖNCELİĞİMİZ BİRLİĞİMİZ
Bizler vatan, bayrak bilinci yüksek bir toplumun fertleriyiz. Hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım söz konusu olan vatan millet bütünlüğü olduğunda her şeyi bir kenara bırakabilmeliyiz. Bu yumuşama ikliminin milli meselelerde, terör ve suç örgütleriyle mücadelede, ekonomik problemlerin çözümü noktasında kritik önemde olduğunu anlamak için illa komşularımız gibi savaş ortamında olmamız gerekmiyor. Zaten o noktaya geldikten sonra bu problemlerin çözümü de olamıyor. Çevremizde yaşananları iyi analiz etmek, dünyanın gidişatının farkında olmaktan geçiyor. O yüzden hem bireysel hem de toplumsal olarak millet bilincimizi korumalıyız ki coğrafyamızın içinde debelendiği kaos ortamından ülkemizi koruyabilelim. Zaten Erdoğan'ın, "Yumuşama adı altında kimliğimizden kırmızı çizgilerimizden taviz verecek değiliz" sözlerinin de tam bu anlayışın ürünü olduğunu düşünüyorum.