İzmir Devlet Tiyatrosu, Hakan Boyav'ın alışageldiğimiz kalıpların dışına çıkarak sahnelediği 'Rezervuar Kanişleri' ile basamak atlayacak bir sezon açılışı gerçekleştirmişti.
1 Ekim akşamı Konak'taki yeni salonda perdelerini açan bu oyunun ardından, Karşıyaka Ragıp Haykır Sahnesi'nde de 'Şerefine İnsanoğlu' gösterime girdi. Ülkemizin de yer aldığı Ortadoğu'da, yıllardır en büyük insanlık suçlarının işlendiği 'savaş' temasını konu alan 'Şerefine İnsanoğlu'yla ilgili beklentim, modern tiyatronun öne çıkması adına çok olumluydu.
Ta ki oyunu izleyene kadar... Çünkü konusu her ne kadar güncel ve insanlık için doğru mesajlar veren bir temsil de olsa, içinde 'oyun' olmayan bir tiyatro bulduk karşımızda. Baştan sona didaktik bir anlatıyla yürüyen, aynı konuşmaların sürekli tekrar edildiği bu sıkıcı metinden başka savaşı anlatacak oyun mu yoktu sanki. Nasıl yadırgadığımı ve hayal kırıklığına uğradığımı anlatamam.
Yönetmen Tayfun Erarslan, ancak 'okuma tiyatrosu' amacıyla kullanılacak bir metinden oyun çıkarmakla uğraşarak yeteneğini boşa harcamış. Yönetmenlik fırsatları açısından çok kısır bir metin ile bundan daha iyisi yapılabilir miydi bilmiyorum.
Oyunculuğa, dekora, kostüme diyecek bir şey bulamıyorum. Ama yönetmen, elden gelenin en iyisini de yapsa sonuçtan sorumludur. Bence en büyük hatayı bu oyunu seçmek ya da sahnelenmesini üstlenmekle işlemiş.
FAZLA DİDAKTİK
Toygun Orbay'ın yazdığı Şerefine İnsanoğlu, bizim toplumumuzdan çok Amerikalılara hitap ediyor. Zaten oyunda olaylar Amerika'da geçiyor ve izleyiciler de Amerikalıymış gibi petrol yüzünden çıkarılan savaştan dolayı bir 'iç sorgulamaya' yöneltiliyor. Örneğin esirlere işkence yapan Amerikalı çavuşu kınayanların, bunun yanında savaşı haklı bulmak ve ülkelerini savunmakla 'ikiyüzlü' bir davranış sergiledikleri ortaya çıkarılıyor.
Oyunda kenar mahalle köşelerinde sürünen bir çiftten, avukat oğullarının savaş sayesinde aldığı bir dava ile ünlü olacağını düşünen aileye kadar herkes 'savaş' edebiyatı yapıyor.
Emperyalizmin güçsüzü ezdiği, savaşın sömürgecilerin menfaati için çıkarıldığı ve başkalarının topraklarına saldırmayı haklı görmekle masum gençlerin ölüme gönderildiği korkunç çatışmalara ortam hazırlandığı anlatılıyor.
BEYLİK SÖZLER
Ancak uluslararası sömürgeci devletlerin baskısından yılmış bir toplum olarak, hepimiz burnumuzun dibindeki savaşların gerçek nedenini zaten biliyoruz. Bu yüzden Amerikan emperyalizmine tepkili bir İzmir izleyicisinde, 'kendini sorgulama' duygusu yaratamamanın riskini de taşıyor 'Şerefine İnsanoğlu'...
Ve hemen hepimizin bildiği ve kendi arasında eleştirisini yaptığı gerçekler, oyun kişilerinin ağzından düşmedikçe 'sıkıcılık' had safhaya varıyor. Buna karşı kafanızda şu soru oluşabilir: Bir oyunda bize bildiğimiz şeyler anlatılamaz mı? Elbette anlatılabilir ama sürekli beylik sözlerin tekrar edilmesiyle değil. Önemli olan aksiyonun ilerlemesini sağlarken farklı bakış açıları yaratabilmek, merak öğesini canlı tutabilmek ve her şeyden önemlisi bunları bir 'oyun' içinde yaşayabilmektir. Ne yazık ki 'Şerefine İnsanoğlu'nda ise çeneden başka bir şey yok.
Konusu modern tiyatro adına umutlandırmıştı ama çok yanılttı beni oyun, çok...