• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Bayandan kadına nasıl terfi ettik? HAKAN URGANCI

Bayandan kadına nasıl terfi ettik?

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26 Kasım 2011, 16:10
Ne zaman, nasıl ve neden bayan sözcüğünden vebalı gibi kaçar olduk? Halen çoğu erkek ve bir kısım kadın bunu soruyorken gelin sizinle beyin cimnastiği yapalım...
Bayan sözcüğü bir zamanlar kibar, kentli kadını anlatırdı.
Hanım sözcüğü ise her dönem tedavülde olduğu halde genellikle çalışmayan ve evinin işlerini idare etmekle meşgul kadınlarımızı tanımlardı. 'Ne kadar hanım bir kız' deyimi, 'oturup kalkmasını bilen' ve özellikle ' namuslu' olduğuna dikkat çekilmesi gereken kadınlarımıza yakıştırılırdı. Yine de bayan, eğitimli ve çalışan kadını simgelediği için her zaman hanım kavramından daha birinci sınıf bir kavram oldu.
Hanım ve bayan arasındaki anlam ayrımı, Bey (Ağa) ve Efendi (Köylü) sözcükleri arasında da yaşandı. 'Köylü milletin efendi'sinden mi türedi bilmem, kapıcımız 'Hüseyin Efendi' diye çağırılır oldu. (Hoş, artık kapıcılık da sona erdi. O da 'apartman görevlisi' makamına terfi etti. Apartman görevlisi: Kurmay kapıcı)
Kadın sözcüğü hepsinin en düşük rütbelisiydi sanki... Genellikle erkek ağzında ve aşağılamak için kurulmuş bir cümlenin sonuna eklenirdi. (Bakınız: 'Sen ne anlarsın be kadın!'/ 'Getirtme beni oraya kadın!' vs...)
Köyden göç edenlerin, varoşların dilinde aksanlı bir şekilde dillendirilen (Bağyan) ve kentli kadına hitapta kullanılan bayan sözcüğü, göçün yoğunlaşmaya başladığı yıllarda kadınları ilk kez sinir etmeye başladı. Kadınların bayan yakıştırmasına gardını ilk kaldırışı o günlere denk geliyordu. Zamanla bayan sözcüğü kent soyluluk anlamını yitirdi, içi boşalarak tam aksini ifade eden bir kavram haline geldi.
Muhafazakar sınıfın tamamen sahip çıktığı hanım sözcüğü yine zirveye çıkarken bayan hepten gözden düştü. Şehirli, eğitimli ve çalışan kadın grubu, artık yeni bir tanımlama istiyor, Kadın'lıklarını haykırıyordu.
Bir kavramın değişimi, onun geçirdiği evrimi anlatır bize... Kelimelerin kökenini inceleyen etimologlar, aslında olayların başlangıcını araştıran kavram dedektifleridir. Misal, kibar sözcüğü, eski dilde 'Büyük' anlamına gelen Kebir'in çoğuludur. Böyle bakacak olursak, kibarlık, büyüklük olmuyor mu (Büyüklük bizde kalsın deyimini hatırlayın)? Bugünün yoğun rekabet dünyasında 'kibarcık' gibi bir aşağılama sözüne ve küçültme eklerine maruz kalan kibarlık, düşünün ki dünün büyüklüğüydü. İşte bayan sözcüğünün başına gelen de benzer bir şeydir. Sözcük, artık amacının tamamen dışında algılanmaya başlamıştır.
Kadının ekonomik hayata katılımı, siyasi hayatta söz sahibi olması ve özellikle büyükşehirlerde artık erkeğinden geri kalmak bir yana kimi alanlarda öne çıkması, 'kadın aklınla ' deyiminin hakimiyetine son vermeye başlamış, ve vaktiyle itilen bir kavram olan kadınlığa sahip çıkılmıştır. Kadınların Büyük Millet Meclisi'nde 'Kadın milletvekili' olarak anılmaya başlamak istemesinin altında yatan sebep bence budur. Kadınımız, artık ne hanımlığın pasifliğini istiyor, ne de bayan olmanın ayrıcalıklı, çıtkırıldım haline tahammül ediyor.
Kadın, kadın olmakla gurur duyuyor, duymak istiyor. İstiyor daa, keşke mecliste pantolonuna ve 'kadın'lığına sahip çıktığı kadar sokakta da hür olabilse ve kadına şiddet durdurulabilse...
Sanırım burada hepimize iş düşüyor. Toplanıp kadına şiddete hayır yürüyüşleri yapacağımıza çevremizde eziyet ve şiddet gören kadınlarımıza sahip çıkabilsek, eşlerine korkmadan, 'Dur orada!' diyebilsek... Ama biz de korkuyoruz. Dayak yiyen kadının kocasının üzerine yürüdüğümüzde kadının dayakçı eşine sahip çıkması bizi dehşete düşürüyor, elimizi ayağımızı bağlıyor.
Aslında kadınımız hayatın neresinde neyi kabul edip neyi reddedeceğini bir bilse! Nerede kadın, nerede hanım, nerede bayan olması gerektiğini şaşırmasa, tanımlamaların ötesine geçecek...

Ölümü iç!

Düşünüyorum da, herhalde dünyanın en ilginç ama bir o kadar da tüyler ürpertici vasiyetlerinden biri ünlü aktör Johnny Depp'inki olsa gerek!
Adam cesedinin bir viski fıçısına konulmasını ve cenaze törenine gelen tüm dostlarının bu fıçıdan birer bardak almasını istemiş.
Bizde de merhumun ardından helva dağıtılır, malum... Bir de, dünyanın inat uğruna (ama karşıdakinin iyiliği için) söylenen en korkunç nezaket cümlelerinden biri, bizim dilimizden dökülür: 'Ölümü gör!'
Depp'in cenazesinin sloganı da bundan aşağı kalmaz: 'Ölümü iç!'

Ceceli'den özür diliyorum

Geçen haftaki yazımda Google arama motorunda Mustafa sözcüğü ile ilgili olarak en önde çıkan sözcüğün Ceceli olduğunu söyleyip, Mustafa Kemal'in çok gerilerde olduğunu belirtmiş ve bu durumdan hoşlanmadığımı söylemiştim. Aslında bu yazıda üretken sanatçımız Mustafa Ceceli ile ilgili en ufak bir kötü niyetim olmasa da popüler bir ikon olan Mustafa Bey sadece bir sembol olarak yer almıştı. Aynı mantıkla bu isim, pekala listede dördüncü sırada çıkan Mustafa Sandal da olabilir, yine de yazının mantığı bozulmazdı. Ben sadece Google'daki sıralamayı kullandım. Ancak bana mail atıp kibar bir üslupla yazımdan hoşlanmadığını dile getiren Ceceli'nin açısından yazıyı bir kez daha okuduğumda ona hak verdim. Ağırlıklı olarak negatif çağrışımlı bir yazıda ismimin geçmesi beni de incitebilirdi. Sanatçının kabahati, popüler olması mıdır? Mustafa Ceceli'den özür diliyor, üretken sanat hayatında başarılar diliyorum.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.