Giriş Tarihi: 05 Nisan 2014, 16:16
Bir seçim dönemi daha geride kaldı. Her ne kadar bazı abukluklar sadece seçim dönemine has olmasa da elbette bu dönemde akut şiddette yaşandı. Kasetler, tapeler havada uçuştu. Tüm kirli çamaşırlar ortaya döküldü. Kol kırılıp yen içinde kalmadı. İddialar, dublaj, montaj ve silikon üçgeninde izah edildi.
Yaşam temposunun son derece hızlı olduğu ve 24 saatlik gündeminin -misal- bir Danimarkalı gazeteciyi en az bir yıl idare edeceği ülkemde en pahalı ve reytingi yüksek diziler bile yaya kaldı. Kesin kanaatim, Hollywood Türkiye'ye taşınmalı. Zira absürd bir biçimde gerçeğin kurgudan daha renkli olduğu tek yer burası.. Bu ülkede Hürrem'in entrikaları bile yavaş ve yavan kaldı. Meşhur Amerikan dizisi Taht Oyunları (Game of Thrones) gerilimini aratmayan bir gündem ülkeyi kasıp kavurdu.
Geceleri bir Ilıcak-Alçı kapışması, bir Kütahyalı-Kırca buluşmasının üzerine hangi çılgın reyting yapacakmış, şaşarım! Hey dostum! Hey senarist, yönetmen bozuntuları! Isı tasarrufu için apartmanını naylonla kaplatmayı akıl eden vatandaşın ülkesinde sen hangi senaryodan, hangi sürükleyicilik unsurundan bahsediyorsun? Şehzade Mustafa'nın haksız ölümü üzerine dava açan seyircinin ülkesinde hangi gerçek hayalle kol kola gitmez? Saz çalan Gencebay ile ona oynayarak eşlik eden Nazlı Ilıcak'ın eline kim su dökebilir?
Güvenmek ve inanmak bir sonuç değil bir seçim işidir aslında... Yani inanmak işine geldiği için kendine güven gerekçeleri yaratırsın. Kalp ister, akıl da kalbi haklı çıkaracak mazeretler üretir. Aynen psikolojideki mürekkep lekesi testi gibi, bakan her göz kendi gerçeğini görür. Kozmik oda dinlemeleri buna iyi bir örnek. Birisi için tape içeriği hıyanet, diğeri için bunu ortaya döken casus! Bir diğeri için bunu haber alma özgürlüğü sayan gazeteci vatan haini!
Bir kesim için tapelere kim inanır? Olsa olsa Kadir İnanır (!) Öteki grup ise tüm patırtının tozun dumanın içinde belediye başkan adaylarıyla naif mi naif bir klip çekerek yanıt verir:
'Bütün dünya buna inansa, biiir inansaaa hayat bayram olsaaa' İlahi! Çok şekersin CHP!
Ağzım her daim aralık, kafam bulanık. Gülmekle ağlamak arasındayım... İktidarın bir muhalefet partisinin yapması gerektiği gibi sıkı çalıştığı, gerektiğinde de mağdurun partisi olduğu için mağdur söylemi içinde bulunduğu, ana muhalefetinin kırk yıldır iktidardaymış gibi daha rahat davrandığı bir garip memleket olduk. İktidarı ve muhalefetiyle ey Türk siyasetçisi! Paraleli, asimetrik paraleli, kulplu beygiri... Şu tertemiz (!) seçim sürecinde gönlüm iyiden iyiye sizden ayrı düştü. Ama bilin ki kabahatin çoğu sizde değil, bende. Yani seçmende. Yani bu ayrılıkta bil ki ey sevgili, sorun sende değil, bende!
SEÇİM NOTLARI
1. Ortalama vatandaşın ana gündemi seçim değil, geçimdir. Önce can sonra tape yani...
2. Küçük yerlerde bir oyun ne kadar önemli olduğu anlaşıldı.
3. FEMEN kadın hareketinin sandıkta yaptığı soyunma eylemi çok şekilsiz ve akılsızcaydı. Yaptığın bir eylemin kime yaradığını düşünemiyorsan birine değil kendine çelme takıyorsun demektir. Nitekim sınırdışı edildiler.
4. Seçimlere yine damga vuran elektrik kesintileri yakışmadı. Sonra CHP umduğu oranı elde edemeyince 'elektrikler kesikti çalışamadım' dese olur valla...
5. Eskiden ajansların inandırıcılığını tartışmazdık. Son on yılda seçimde en çok değişen şey ekran yüzleri... Vaktiyle bize seçimi anlatan ve ekran karizmalarıyla ajanslardan daha inandırıcı olan anchormenleri özlemişim. Aah nerede Ali Kırca'lar, Birand'lar, Nermin
Tuğuşlu'lar, Fulin Arıkan'lar? Artık işte Ahmet Hakan'la, Cüneyt Özdemir'le, Fatih Portakal'la idare...
6. Bir kez daha görüldü ki muhafazakar sağ söylem bu ülkede her zaman iş yapar. Partiler değişebilir ama kazanan söylem değişmez. Malzememiz budur.
7. Mansur Yavaş ama beklentisi ve açıklamaları hızlı oldu.
8. Bir iletişimci olarak bir kez daha söylüyorum: yakınlık ve bağ, dil ile kurulur. Kutuplaşma ve kavga CHP seçmenini nasıl itiyorsa (bkz. naif seçim reklamları) aynı şekilde bu kavga dili yaşamını geçimini zaten kavga ile sağlayabilsen kitle için bir yanlış tutum değil, bilakis bir iletişim şekli ve hayatta kalma aracıdır. İktidar içinden çıktığı toplumun dilini birebir konuştuğu için başka her olgu, her şaibe, her tertip etkisini yitiriyor. Sen fikrine oy veriyorsan çok da ısrarcı olmayabilirsin zira fikirler değişebilir oysa bir kimliğe oy veriyorsan uğruna herşeyi feda edebilirsin. Aidiyet üzerinden yapılan, belirlenen siyaset her zaman başarılı olur. Adam oyunu o veya bu partiye değil, kendini temsil ettiğine inandığı kişiye veriyor. Gerekirse temsilcisi, yani başbakan, sesi kısıkken milyonların
karşısına çıkma cesareti gösterebiliyor. Durum budur.
9. Ana muhalefet sözkonusu olduğunda gerçekte bu kitleyi temsil eden bir parti yok aslında. Bir emanetçi var. Muhalefetin oyları icraata değil Mustafa Kemal'in aziz hatırasına verilmiştir diye düşünüyorum.
10. Son on yıldır Türkiye'de seçim izlemek favori filmini izlemek gibi oldu. Sonunu bildiğin halde garip bir haz duygusu ile izleniyor.
Merhaba Selçuklu Üniversitesi!
2008 yılından bu yana 27 üniversitede konuşma ve eğitimlerimle 7200 öğrenciye ulaşmışım ve bu daha sadece başlangıç! Allah ömür verdikçe... Önümüzdeki hafta 3 Nisan'da da Konya Selçuklu Üniversitesi'nde öğrenci arkadaşlarla buluşuyoruz. Her zaman olduğu gibi çok keyifli ve çok
heyecanlıyım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.