Giriş Tarihi: 30 Ağustos 2014, 17:29
Şekilciyiz.
Az okumuş toplumların şablonlara ve şemalara ihtiyacı vardır çünkü... Görünce herkesin ne dediğini bir çırpıda anladığı sembollere...
Kitabı kapağıyla, mektubu zarfıyla, adamı şekliyle değerlendiririz.
Üniforma görünce hizaya gireriz.
Acele misafir geliyorsa ortalık toplu gözüksün diye ıvırı zıvırı dolaplara tıkıştırırız. Zaten evin en güzel köşesi olan salona misafir harici girmek de yasaktır hani...
Biz, teknolojiyi alır kopyalar, onun gerektirdiği bilinç seviyesini, o icadın kültürünü sallamayız.
Taklitçiyiz.
Yeni birşey yaratmada çırak, olanı taklit etmede ustalar ustasıyız.
İbadet ederiz de bu ne anlama geliyor, acaba ne amaçlanıyor, düşünmeyiz.
İkram gelen tabakların içini boş göndermeyiz, olmadı meyve falan koyarız da, başkasından kopya ettiğimiz adetlerin içini boşaltır, görüntüsünü kullanırız.
Ancak tüm bunları yaparken eşitlikçiyiz. Sadece kendi adetimizin aslını anlamını değil, başka kültürlerin adetlerini de bu şekilde yorumlarız.
İsa peygamberin doğum günü bizi ilgilendirmez ama çam ağacını diker, yılbaşı diye noel kutlarız.
Sırf çocuklar yumurta boyarken eğlensin diye okullara paskalya adeti sokuştururuz.
Geçen haftalarda ALS hastalığı hakkında bilinçlendirme ve yardım amaçlayan bir faaliyeti de yine kendimize benzettik.
Kampanya şöyle işliyor: ALS hakkında konuştuğun bir video görüntünü yayınlıyor ve üç kişiye kampanyaya katılması için meydan okuyorsun, sonra başından aşağı buzlu sular dökülüyor.
Evet, ilginç. Evet, yurt dışında da böyle uygulanıyor. Ancak!
Bu videoyu çeken kişiler ALS derneklerine bağış yapıyor, sonra bu uygulamayı yapıyorlar. Sadece bir video ile sosyal medyada popüler olup eğlenmiyorlar.
Hülya Avşar bikinisi ve topuklu ayakkabıları ile sırıtarak su dökünüyor.
Bir haber spikeri canlı yayında başından aşağı kovayı boca ettiriyor.
Yurt dışında sürgün (!) hayatı yaşayan Cem Uzan kovayla suyu boca ettirip ardından yanıbaşındaki nefis havuza bomba stili atlıyor.
Muhtemelen müteahhit bir babacan (!) konuşmasını yaptıktan sonra bir inşaat aracının kepçesindeki su üzerine dökülüyor.
Memleketin zengin fakir muhtelif semtlerinde muhtelif çap ve ebatta (!) vatandaşımız, teraslarında kovayla buluşuyor.
Şimdi diyecekler ki, 'Hiç bir şey mi yapmayalım hocam! Varsa yoksa eleştiriyorsunuz.' Doğru, yapın. Yapın da bağış yapın. Yurtdışında milyonlar toplanırken burada on yirmi bin lira toplanıyorsa bu iş eğlencedir. Eğlence amacını aşmıştır. Burada ALS hastası yakınları olanlar acaba bu eğlenceli (!) görüntüleriniz hakkında ne düşünüyorlar? Sadece farkındalık neye yarar? Yenir mi, içilir mi? Güttüğünüz iki keçi, ıslığınız dağı taşı tuttu be!
Oysa İzmir'de ne güzel yürekler var! Geçenlerde Işıltılı Replikler grubu, Işıl Manavoğlu organizasyonuyla EÇEV yararına bir tiyatro gösterisi düzenledi. Artiz Mektebi! Sadece bilet geliri 60.000 TL.'yi buldu. Sponsor desteğiyle toplanan parayı saymıyorum.
Şimdi sıra bende. Meydan okuyorum!
Şebnem Bursalı, Filiz Eczacıbaşı Sarper, Pakize Sükan, Berkay Eskinazi, Gözde Yener, Şela Habif, Ceren Ağca, Rebab Gürel, Leyla Özakbaş, Beliz Baran ve İzmir'in sosyal ve kültürel hayatına damgasını vuran sayamayacağım pek çok isme...
İzmir'in organizasyonda eline su dökülmez güçlü kadınlarına meydan okuyorum. Gelin şu ALS işine siz el atın, İzmir Türkiye'ye örnek olsun.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.