Gençlere güvenmek, geleceği gören liderlerin, demokrasinin tam işlediği devlet yönetimlerinin hayata bakışıdır.
Bunun için Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, bu büyük eseri gençlere emanet etmiştir.
Çünkü biliyordu ki, gelecekte ışık olabilecek fikirler, ülkeyi karanlıktan çıkaracak atılımlar sadece gençlerden gelecek.
Bu nedenle gençlere güvendi ve işaret etti.
Ancak O'nun ölümünden sonra, devleti yöneten hiçbir lider, hiçbir siyasi parti gençlerden güç almadı, fikirlerine sıcak bakmadı, aksine copladı, hırpaladı.
Hatta belediye başkanları bile... Bugün gidin bakın, başkanlık katında bile gençlik yoktur. Danışmanlar, hep görmüş geçirmiş yaşlı kişilerden seçilir, aralarında gençlere yer yoktur.
Çünkü başkanlar, kendisini zorlayandan hoşlanmaz. Bu yüzden büyük kentlerdeki gelişmeler hep güdüktür, yaratıcılıktan uzaktır.
***
Bu nedenle, Başbakan Erdoğan'ın, "Gençlerin seçme ve seçilme yaşını 18'e indirelim. Bunun için kanun değişikliğine gidelim" önerisini duyunca, yerimden zıpladım.
Çünkü daha önce hiçbir liderden bunu duymamıştım. Sadece gençliğe ölümüne güvenen Atatürk vardı.
Ancak bunu teklif eden bir liderin de, pankart taşıdığı, fikirlerini dile getirdiği için hapse düşen gençlerin özgürlüğüne kavuşması için, yasada yeni düzenlemelere gitmesini hatta bu konuda öncülük etmesini de bekliyorum, hem de bir an önce...
Zira, gençliğin önüne açacak 18 yaş kararı, tek taraflı olmaz, olamaz.
***
İzmir, bu konuda şanslı... Çünkü, Türkiye'nin en genç milletvekillerinden biri bu şehirde yaşıyor. Kendisi 31 yaşında genç, başarılı bir avukat... Aynı zamanda tutkulu bir Egeli, aslen Sındırgılı, Demirci'de doğmuş, Simav'da büyümüş... Memur bir babanın çocuğu... Gençlik yıllarından bu yana siyasetin içinde olmuş... Milli Gençlik Vakfı öğrenci kollarında aktif olarak görev yapmış... Fakülte, üniversite, kampus başkanlıkları yapmış... İnsan hakları üzerine yaptığı çalışmalar takdir toplamış... Ak Parti İl Gençlik Kolları başkanlığı yapmış, Genel Merkez Gençlik Kolları'nın düzenlediği "Üstünlerin Hukukundan Hukukun Üstünlüğüne" adlı sempozyumda Cemil Çiçek ve Ergun Özbudun gibi hukuk duayenlerinin konuşmacı olarak bulunduğu ortamda, oturum başkanlığı yapmış başarılı bir hukukçu...
Çocukluk ve gençlik yıllarını araştırmalara, daha çok okumaya ayıran, kendini sürekli yenileyen, geliştiren bu isim, son olarak da Ak Parti'nin en önemli karar organı olan MKYK'ya yedek üye seçilme başarısını göstermiş...
Siyasette hiç "dayısı" olmamış; çalışkanlığı, dürüstlüğü, samimiyeti ve halka yakınlığı onu arzuladığı noktaya getirmiş...
İşte o genç, Hamza Dağ...
***
Kendisini, adresini bir arkadaşımdan aldığım Bornova'daki çalışma ofisinde ziyaret ettim. Amacım geinç milletvekilliğini konuşmaktı. Çünkü İzmir'deki tek örnek o... Sıcak, alçakgönüllü bir insanla karşılaştığımı söyleyebilirim öncelikle...
Avukatlık gibi, milletvekilliği gibi, hatta KASİAD kurucu üyeliği gibi önemli apoletleri üzerinde taşıyan genç bir lider olarak oldukça mütevazı ama o derece de coşkuluydu.
Sohbetimiz, AK Parti'nin politikaları, İzmir ve gençlik üzerine yoğunlaştı çoğu kez... Türkiye'yi, dünya üzerinde parlak geleceğe sahip bir ülke olarak tanımlayan Dağ, "Türkiye genç nüfusuyla, birçok sorunu aşabilecek derinliğe sahip. Yeter ki, gençliğe güvenelim. Benim partim gençliğe güveniyor, karar organlarında yer veriyor" diyor.
İzmir'i bir dünya şehri olarak tanımlayan Hamza Dağ, bu kentin sesini duyurmakta yetersiz kaldığına inanıyor. Ak Parti'nin İzmir'de önemli bir oy potansiyeline sahip olduğunu dle getiren Dağ, "İzmir, hepimizin önem verdiği bir şehir... Anadolu'nun her şehri gibi İzmir'i de geleceğe taşıyacak projelere, genç beyinlere sahibiz. Yeter ki İzmirli bize güvensin, biz onların yanındayız" diye ekliyor.
Başbakan Erdoğan'ın talimatları gereği, sürekli seçim bölgesinde bulunduklarını belirten Dağ, "Ankara'da meclis çalışmalarından arta kalan zamanımızı şehrimizde geçiriyoruz, insanımızın sorunlarına çare bulmaya çalışıyoruz" diyor.
İzmir'de bulunduğu süre içinde, başta seçildiği İzmir 2. seçim bölgesi olmak üzere, sokak sokak mahalle mahalle gezen, İzmirliyle birlikte olan Hamza Dağ, 31 yaşında genç bir insan olmanın verdiği sorumlulukla, ikinci bir üniversiteye de devam ediyor. Hangi dalda eğitim alıyor biliyor musunuz, Kamu Hukuku'nda...
Bu konuda Çankaya Üniversitesi'nde yüksek lisans yapan Dağ, "İnsanımızı en iyi anlamanın yolu, onları sevgiyle kucaklamaktır, kişisel haklarını bilmektir. Bu nedenle kamu hukuku okuyorum. İnsanları daha iyi anlamak, haklarını korumak için" diyor.
***
Bildiğim bir şey var; toplumu en iyi gençler anlıyor, en iyi gençler hissediyor. Çünkü onların beklentileri de daha iyi, daha demokrat bir dünya... Bunun için çok çalışıyor, bildiklerini yeterli görmüyor, çağdaş dünyanın temellerinde yer almak istiyorlar.
Yeni dünya düzeni onların elinden, onların yüreğinden çıkacak.
Büyük Atatürk'ün çizdiği yol da buydu... Okumuş, kültürlü, halkına sahip çıkan, kendisinin ve toplumunun haklarını koruyan, çağını yaşayan ve "toplumsal bilinç"i oluşturan gençlik...
Çünkü onlara güvenmek, geleceğimizi görmektir.
GÜNÜN SÖZÜ
Bütün umudum gençliktedir.
Kemal Atatürk
"Ben, o parayı alırsam oyun da biter"
Bir işadamı tıraş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir. Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, işadamının kulağına fısıldar; "Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak, dikkat et şimdi..." Berber çocuğa seslenir:
"Ali, buraya gel!".
Bunun üzerine çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar. Berber işadamının kulağına sessizce, "Bak şimdi" diye fısıldar ve bir elinde beş yüzbin, diğer elinde beş milyonluk bir banknot olduğu halde çocuğa sorar:
"Hangisini istiyorsan alabilirsin?"
Çocuk dalgın dalgın bir beşyüzbine bir de beş milyona bakar ve sonunda beşyüz binlik banknotu hızlıca çekerek berberin elınden alır. Berber işadamına döner ve gülerek:
"Gördün mü, sana söylemiştim" der.
Tıraş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali'yi görür. Yanına giderek neden beş milyonluk değil de, beş yüzbinlik banknotu aldığını sorar.
Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir:
"He he he... Eğer beş milyonluğu alırsam oyun biter!"