2013 çok kötü başladı bizler için... Önce yeni yıla dakikalar kala, canımızı, Doğan Öner'imizi yitirdik, acısı hala taze hala yüreğimiz yanıyor.
Sanki, merdivenlerde karşılaştığımızda "Nasılsın Hürol ağabey" der gibi geliyor bana...
Yüreğim, yitirdiğimiz geceden bu yana onunla birlikte...
Acı bununla da kalmadı. Önce Mehmet Ali Birand, ardından Toktamış Ateş ve Ahmet Mete Işıkara aramızdan ayrıldı.
Ve önceki gece de, donuk bir hastane odasında, yalnız ve çaresiz son nefesini verdi, sevgili yol arkadaşım Ferdi Özbeğen...
Evet yol arkadaşımdı o benim... 70'li yıllarda yoğunlaşan, binlerce genç kanı döken sağ-sol kavgasının ve 12 Eylül'deki ihtilalle alevlenen acıların tam ortasında umut veren, duygularımızı coşturan, benim romantik yıldızımdı Ferdi Özbeğen...
Onu her dinleyişimde, tam sorunları unutuyor, piyanosunun tuşlarına dokunduğu her an, umuda yolculuk
yapıyordum yüreğimde...
Ferdi Özbeğen benim için "adam gibi adamdı", duygularımın dışa vurumu, dile gelmesiydi.
***
Sezen Aksu, Ferdi Özbeğen, Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya ile çevrelenen Konya'daki üniversite yıllarımda, gece yatmadan önce dinlediğim, adamı çıldırtacak kadar yoğunlaştığım final sınavlarımda bana şarkılarıyla "sabretmeyi" öğreten, dinlendiren, yüreğimi coşturan bir sanatçıydı Ferdi Özbeğen...
Albümlerinin çıkışını dört gözle beklerdim, çünkü başka bir duygu patlamasıydı Ferdi Özbeğen'i dinlemek benim için...
Aşkımın dile gelmesi, sevdamın yüreklenmesiydi. İşte o yüzden:
"Büklüm Büklüm'ü dinlerken umut ettim.
"Dilek Taşı"nda, "Her Gece"de sabretmeyi, sevmeyi öğrenim.
"Gülmek İçin Yaradılmış"ta güzellikleri yüreğimde yaşadım.
"Kandil"de vefasızlığın ne demek olduğunu yaşadım.
"Piyanist"te, Ferdi Özbeğen'i hissettim.
Bu şarkıların çoğunun bestecisi Ferdi Özbeğen değil, söz yazarı da... Ama hepsinin ortak değeridir Özbeğen...
Her bilinen şarkı, onun piyanosu ve yorumuyla yeniden vücut bulurdu sanki, yüreğimizi sarardı; duyguların prensiydi, o binlerce kez dinlenen şarkılara o farklı bir şöhret katıyordu.
***
Ferdi Özbeğen'in müziğe kattığı çok önemli bir değer de var, o da popüler müziğine verdiği can suyu... 12 Eylül ihtilalinin sanatçıya yüreğinden vurduğu, kimsenin ne yapacağını bilmediği, korktuğu, yıldığı, müziğin duraklama dönemi girdiği günlerde patladı Ferdi Özbeğen...
Şarkılar bir bir çalınmaya başladıkça rodyolarda, televizyonda, o şiddet günleri umuda dönüştü. Öfkeler, Özbeğen'ın şarkılarıyla dindi, yürekler yıkandı, umutlar filizlendi.
O yılları hiç unutmadım, her bir kare film şeridi gibi gözlerimin önünde... O yüzden bilirim Ferdi Özbeğen'in değerini...
O, bir devri başlatan, piyanist-şantörlüğün ziveye taşıyan, ödüllerle süsleyen büyük bir müzisyendi. Sahnelerde yıllarca hor görülen ustası Yaşar Güvenir'i bile yücelten bir konuma getirdi Ferdi Özbeğen...
Önceleri "Bu adam nereden çıktı da Ferdi'e rakip oldu" diye hayıflandığım, sonra da şarkılarını ayıla bayıla dinlediğim Ümit Besen'in de ustasıdır Ferdi Özbeğen...
***
Hastalığının hayatını tehdit ettiği günden beri basında daha sık izliyordum Ferdi Özbeğen'i... Bir İzmirli hemşehrisi olarak, hiç bırakmadım peşini...
Ben de bir Sezen Aksu'nun arşivi vardır bir de Ferdi Özbeğen'in, eksiksiz...
Bodrum sevgisini çok iyi bilirim, orada dostlarıyla yalnızlığı yaşadığını da...
Ağırlaştığı, hastaneye kaldırıldığı günü, yüreğimdeki telaşı dün gibi yaşıyorum. Dün de onunla yapılan son röportajı okumuştum internetten...
Ne yazık ki kaybedecekmişiz onu... Hissedemedim, bu badireyi de atlatır diye düşündüm ama o son yolculuğna çıkacakmış...
Üzgünüm, kırgınım.
Üzgünüm çünkü, Ferdi Özbeğen, sahnelerin gördüğü en efendi, en kültürlü, en duygusal, müzisyendi. Dosttu, ortak yürekti. Bitti, gitti.
Kırgınım; dostları vefasızdı yalnız bıraktılar onu, son nefesinde bile... Türkiye onu anlamadı, değerini de bilemedi.
Ama ben ve benim gibiler, hep onu yaşatacak, yüreğinde, şarkılarında...
Ruhun şad, mekanın cennet olsun benim romantik prensim...
Kaldırımları işgalden kurtarın, bunu siz yapın
Kendini yaşamak, başkaları adına yaşamaktan vazgeçmekle başlar. İşt o zaman, kültürlü bir toplum yapısının da temelleri atılır.
Başkalarını yaşamaktan vazgeçtiğiniz her an, yeteneklerinizin geliştiği, kendinize acımadığımız bir sürecin başlangıcıdır.
Kimse size yönlendiremez. Ne politikacının etkisinde kalırsınız, ne acılı müziğin, ne oyuncunun ne de kıçı kırık bir şovmenin...
Hayat sizin avucunuzun içindedir, yönetmeni sizsinizdir, başkaları değil...
Bu bağlamda hayatınızın geçtiği şehir de sizindir, evinizin bir köşesi gibi... O yüzden başkaları değil siz hakim olun bu koca eve...
***
Size karşı yapılan dayatmalara fırsat vermeyin.
Kaldırımızını işgal eden, yürümenizi engelleyen dükkanlara, mağazalara karşı çıkın, hakkınızı arayın. Kaldırımlar yayalar içindir, tüccarların değil (!)...
Hakkınıza sahip çıkın.
Eğer bunu yapmazsanız, gelecekte hayatınızın her anınızı hapsedecek bir süreci başlatmış olursunuz.
Birkaç gün önce, Egeli Sabah'ın da manşetlere taşıdığı gibi, "Engelsiz" diye barım barım tanıtım yapıldığı bir kentin kaldırımları engellilere bile kapalı artık...
Dükkan sahipleri işi öyle bir azıttı ki, engellere ayrılan yollara bile, tezgah açmaya başladı.
Denetim yok, uyarı yok. Zabıta seyrediyor, tatilde...
Bugün bunu yapan, gelecekte neler yapar, bir düşünün bir hele...
***
Kendini yaşayan insan, hakkına sahip çıkar. Bunu yapın.
Size ait olan kaldırımları işgalden kurtarın. Yönetim yapmıyorsa, siz yapın. Tepkinizi gösterin, başkalarının gölgesinde değil, kendi kimliğinizde yaşadığınızı kanıtlayın. Madem İzmir, Anadolu'nun en çağdaş şehri, en bilinçli kenti, insanları en özgür şehir, bunu kanıtlayın.
Kaldırımları işgalden kurtarın.
GÜNÜN SÖZÜ
Korkaklar, kendinden daha güçsüz olanlara güç gösterisinde bulunanlardır.
Voltaire