İç sahadaki tribün coşkusuyla rakip takımların korkulu rüyası olan, bu avantajı ile de eskiden çoğu maçlara 1-0 önde başlayan Karşıyaka ve Göztepe'nin son 5 sezondaki puan sağlamalarına baktığınızda yüzünüze çarpan gerçek sorunun önemli yanını işaret ediyor
"İçi dışı bir" diye bir deyim var. Muhakkak birileri için kullanmışızdır. Deyimin birçok açılımı mevcut aslında. Özünde aynı gibi ama kelimeler farklı. Yani "Düşündüğünü açıkça söyleyen" manasında da kullanılır, "Her şeyi ortada" demek isterken de. "İki yüzlü davranmayan", "Gizli saklısı olmayan" derken de. Bu sözü bir insan için değil de bir takım için kullandığınızda her zaman iyi bir şeyi anlatıyorsunuz anlamına gelmez. Hele de Karşıyaka ve Göztepe gibi büyük taraftar gücü olan takımlar için kullanılırsa. Demeye çalıştığım şu. İç sahadaki tribün coşkusuyla rakip takımların korkulu rüyası olan, bu avantajı ile de eskiden çoğu maçlara 1-0 önde başlayan bu iki takımımızın son 5 sezondaki puan sağlamalarına baktığınızda yüzünüze çarpan gerçek sorunun önemli yanını işaret ediyor.
Rakamlarla anlatayım. Misal Göztepe. 2. Ligi zirvede tamamladığı 2010-2011 sezonundan bu yana iç sahayı bir avantaj vesilesi olarak kullanamamış. O sezon içeride 45, deplasmanda ise 29 puan toplayan sarı-kırmızılılar, bir sonraki sezon 1. Lig'de içeride 21, dışarıda 20 puan toplamış. 2012-2013'te ise 24-13'lük bir iç saha üstünlüğü var ancak burdaki detay meseleyi çürütüyor. Çünkü Göz Göz o sezon küme düştü. Gelelim 2013-2014 sezonuna. Yani geçen sezon. Evdeki puan toplamı 34, gurbetteki ise 32. Yani içi dışı bir. Ve bu sezon geride kalan 20 haftada içeride 20, dışarıda 18 puan toplamış.
Gelelim Karşıyaka'ya... Orada da durum pek farklı değil. 2010-2011 sezonunda içeride 23, dışarıda 18 puan almış. Bir sonraki sezon da yine 5 puanlık bir avantaj var; 22-17. 2012-2013'te evinde 24, dışarıda 23 puan çıkarmış. Yani sezonlar ilerledikçe iç saha avantajının azaldığını görüyoruz. Ve geçen sezon bu durum şaşırtıcı bir tabloyla gün yüzüne çıkıyor. İç sahada 21, dış sahada ise 28 puan. Bu sezon da neredeyse eşit gidiyor. 18 haftalık süreçte 14-12'lik bir durum hakim. Evet, bu sağlamanın içine bir çok etkeni katmak mümkün. Cezalar, boş tribünler, yetersiz kadrolar, mali sıkıntılar, taraftar tepkisi ve daha birçok arka plan. Bu durum sadece iki kulübümüz için de geçerli değil. Diğerlerinin de sıkıntıları hemen hemen aynı.
Yani eskiden teknik direktör ve futbolcu demeçlerinin arasına sıkışan "İç saha avantajımızı kullanıp bu maçtan üç puanla ayrılmayı planlıyoruz" ifadesi tarihe karışmak üzere.
Geçen sezon da değinmiştim bu yaşananlara. Hatta "Henüz ilkokul sıralarındayken öğrenmiştik iç saha avantajının ne demek olduğunu. Yalan yok, kapımızın önünde top teperken daha bir kendimizden emin oynardık" diye başlamıştım yazıya. Geçen süreçte pek birşey değişmedi. Geçen hafta da dedik ya, Ege adına puan sıralamalarına bakarak anlamak mümkün olanı biteni. Maziyle şimdiki zaman arasında hedef açısından bir fark yok aslında. Duncan Jones'un yönettiği Source Code'taki replik gibi. "Rüya aynı ama olanlar farklı" Ve bu gidişat düzeltilmezse "başarı" kelimesi sadece İzmir'in futbol tarihini anlatan kitaplarda bulunacak. İyi haftalar...