Bugün sadece bireysel değil aynı zamanda toplumsal bir sorundan bahsetmek istiyorum. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun yayınladığı verilere göre ekim ayında 48 kadın cinayeti gerçekleşti. Ve bu sayı 2010 yılından beri bir ayda gerçekleşen en yüksek kadın cinayeti sayısı. Bu konuyu kesinlikle görmezden gelemeyiz, geçiştiremeyiz, erteleyemeyiz! Çünkü bu rakamlar kesin olmamakla beraber katliamın hız kesmeden devam ettiğini ortaya koymakta... Ekim ayında ölen 48 kadının 19'u evli olduğu erkek, 6'sı tanıdığı biri, 5'i birlikte olduğu erkek, 4'ü akrabası, 3'ü babası, 3'ü eskiden evli olduğu erkek, 3'ü eskiden birlikte olduğu erkek, 2'si kardeşi, 2'si oğlu tarafından öldürüldü. Dünya Ekonomik Forumu'na göre ise, "Her saat altı kadın, erkekler tarafından öldürülüyor... Çoğu da mevcut veya önceki partnerleri tarafından... Dünya genelinde 137 kadın her gün bir partner veya kendi aile üyelerinden biri tarafından öldürülüyor - yılda toplam 50.000 kadın, tanıdıkları ve güvenebilmeleri gereken kişiler tarafından yok ediliyor. Ne yazık ki, bu sorun hiçbir şekilde coğrafi olarak da sınırlı değil. Birimizin kanı kurumadan, diğerinin kanı dökülüyor.
İNCİNMİS EGOLAR
Erkeklerin güç ve egemenlik arzularının sonucu olan kadınlara yönelik şiddetin tarihiyse cok eski. Bu biz kadınlar için tabiki eşitsizliğin de açık bir yansıması. Eskiden yani internet bu kadar yaygın olmadığında, erkeklerin kadınları tehdit etmesi, vurması, dövmesi veya öldürmesi gibi durumlar nadiren tartışılıyordu. Günümüzde kadınların hikayelerini çevrimiçi olarak paylaşmalarıyla durum çok yaygın bir durum haline geldi. Farkındalık kavramımız daha da arttı. Erkeklere bir kadına saygı duymanın, sadece zihinlerine ve bedenlerine değil, bu ikisi söz konusu olduğunda kararlarına da saygı duymanın ne anlama geldiğinin asla öğretilmediğine dair öyle çok hikaye var ki... "Lisedeyken bir adamı reddettim. Köpeğimi dikenli tellerle boğmakla ve cesedini bahçeme bırakmakla tehdit etti," diyor danışanım Ceren K. "19 yaşındayken erkek arkadaşım olan adama teşekkür etmeyi unutmuşum... Suratıma yumruk attı. Ondan sonra erkek arkadaşım olsun ya da olmasın, hep var diyorum. Kadın olmak gerçekten her zaman korkutucu" diyor danışanım Marrie. 15 yaşında bir kız olan ve bir delikanlının çiçeğini reddettikten sonra okula giderken bıçaklanarak öldürülen E; 18 yaşında bir kadın olan ve arkadaşlık teklifini reddettikten sonra 31 yaşında bir adam tarafından öldürülen Ayt. ; evlilik teklifini reddettikten sonra sınıf arkadaşı tarafından önce şiddetli bir şekilde dövülen ve ardından bıçaklanarak öldürülen Nayera Asr ve dahası... Anlatılan ve anlatılmayan sayısız hikaye ve kurbanları hep kadınlar . Bu kadınların bazıları hikayelerini anlatmak için yaşayabildiler. Peki ya öldürülen ve hikayelerini anlatamayanlar... Araştırmalara göre bazı erkeklerin "hayır" cevabını kabul edemediği net olarak kanıtlanmış. Genellikle "Ben seni elde edemezsem, kimse elde edemez" tarzında yanlış bir sahiplenme duyguları olduğu. Bu yüzden tacizlerin sıklıkla cinayete dönüştüğü. Ve dahası üzerinde düşünülmesi gereken rahatsız edici gerçek, bu erkeklerle çıkmayı kabul eden veya saçma isteklerine boyun eğen kadınların bile güvenli olmadığı gerçeği. Bazı erkekler erkeklik fikirlerinde fazlasıyla boğuluyor ve bu durum onları daha kaygılı ve öfkeli hale getiriyor. Öyle ki, baskın erkeklikleriyle derin duygukaygılı larla nasıl başa çıkacaklarını, empati duygularla duygukurmayı veya kırılganlık göstermeyi bilmiyorlar. Bazıları hak ettiklerine inandıkları ilgiyi görmediklerinde, reddedilmeyi başarısızlık olarak deneyimliyor. Bu da onlar için sosyal izolasyona, depresyona, öfkeye bazen de nefrete yol açabiliyor. Erkekler reddedilmeyi kaldıramaz" ifadesi "erkekler erkektir" ifadesine benzemekte. Onların zararlı eylemlerini kaçınılmaz olarak gösteren kötü davranışları haklı çıkarma çabası. Peki kadınlar, erkeklerin reddedilmiş ve incinmiş egolarını kaldıramamalarının sonuçlarına neden katlanmak zorunda? Kadınlara yönelik saldırı veya şiddet olaylarını toplum olarak nasıl ele aldığımız ve bunlara nasıl yanıt verdiğimiz konusunda kültürel bir değişim ve farkındalığa ihtiyacımız olduğu ortada.
REDDEDİLMEK
Biz kadınlara erken yaşta erkeklerden ne kadar korkmaları gerektiği öğretiliyor. Tek başına bir yere giderken dikkatli ol ile büyüyoruz. Kendimden örnek vericem. Ben sana güveniyorum ama erkeklere güvenmiyorum kızım, bu yüzden iki kere dikkat et, eve çok geç kalma derdi hep babam. Mekanı cennet olsun. Çünkü çoğu erkek hayatlarında birçok şeye hakları olduğuna inanıyor, bunlardan biri de malesef biz kadınlar. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi toplumsal sorumluluk. Bu endişe verici eğilimin daha ciddi şekilde ele alınması gerekiyor; erkeklerin reddedilmeyle nasıl başa çıkacakları konusunda eğitilmeleri şart. Toksik erkeklik sorununu ortadan kaldıran sağlıklı başa çıkma yöntemlerini teşvik eden daha fazla eğitim programlarına ihtiyacımız var. Hukuk sisteminin bu tür vakaları ele almak için ekstra duyarlı hale gelmesi oldukça önemli... Bence en yaygın şiddet önleme stratejisi, erkek çocuklarını ve genç erkekleri eğitme konusu. Bu eğitim, okullarda ve başka yerlerde, erkekleri erkeklik normları hakkında eleştirel düşünmeye davet etmeli. Sağlıklı ve saygılı ilişkiler hakkında eğitim vererek şiddetten uzaklaşmayı, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden programları ele almalı. Şiddet içeren tutumları ve hatta gerçek suç işleme oranlarını belki bir nebze azaltabilir. Ele alınması gereken diğer şey, erkek ve kız çocuklarının internette ve sosyal medyada gizli şekilde eğitilmesi. Çocukluk döneminde suç içerikli yayınlara erişebilmek tamamen sınırlı hale getirilmeli. Diğer eğitim çabaları da babalar, özellikle işyerlerindeki erkekler ve erkek inanç sistemlerine yönelik olmalı. Toplum geliştirme ve seferberliği oldukça önemli ve hayati önem taşımakta. Kadınların saldırı korkusuyla ilgili şikayetlerinin uygunsuz bir şekilde ele alınması sadece ihmalkarlık değil; aynı zamanda kadınlara yönelik şiddeti mümkün kılan ve buna katkıda bulunan önemli bir faktör. Bazı erkekler neden reddedilmeyi kaldıramıyor? Çünkü toplum erkek hak sahibi olma duygusunu besliyor, erkekleri bu sorumluluktan uzaklaştırıp , kadınlara yönelik şiddeti önemsiz hale getiriyor. Her ne kadar giderek daha fazla sayıda ülkede erkekleri ve erkek çocuklarını cinsiyete dayalı şiddete son vermeye teşvik etmek gündemde kesin bir şekilde yer alsa da, inanın daha yapılacak çok şey var. Sık sık öğrendiğimiz ve öğretilen derslerden biri de "gerçek" bir erkek olmak için duyguları bastırmanın gerekliliği konusu. Duygusallığı zayıflıkla, "kız gibi" olmakla eş tutuyoruz. İşte bu yüzden böyle bir sorunumuz olmasına şaşmamalı. Çünkü erkekler için ifade etmelerine izin verilen tek duygunun öfke duygusu olduğu ortada. Cinsiyet rolleri erken başlar. Bir kültür olarak "gerçek bir erkek olmak" veya "hanımefendi gibi davranmak" kavramlarını ele alalım. ÇOCUK DOĞMADAN ÖNCE konuşulur, örneğin "pembe kızlar içindir ve mavi erkekler içindir". Çocuklar, çok erken yaşlarda cinsiyet rollerinin ve bunlara uyma baskısının farkına varır. Bu yüzden çocuklarımızın cinsiyet kimliklerinin yollarını anlamalarına yardımcı olalım. Erkek çocuklarının daha yüksek bir EQ (duygusal zeka ) geliştirmelerini destekleyelim. EQ gelişimi cinsiyete dayalı şiddete meydan okumaya kesinlikle yardımı olur.
'SAHİP ÇIKMAK'
Kendimiz ve başkaları için rızaya saygı göstermeyi öğrenmek de, cinsellik ve benzeri şeyler hakkında konuşmaya başlamadan çok önce kritik bir öneme sahip . Bunu sadece şiddet veya cinsiyetle ilgili olarak değil, hayatın her alanında uygulamalı. Çocukları istemiyorlarsa amcalarına sarılmaya veya teyzelerini öpmeye zorlamayalım. Rıza kavramını anlamalarına yardımcı olalım. Onlara sarılmadan önce soralım. Karşılaştıkları durumlar ve bağlamları soralım - arkadaşlarla oyun buluşmaları, okulda, evde, flörtte, çevrimiçi, vb. - ve sınırları nasıl belirleyebileceklerini ve başkalarının sınırlarına nasıl saygı duyabileceklerini öğretelim. Rızayı tutarlı bir şekilde modellemenin en iyi yollarını keşfetmelerine yardımcı olalım. Erkeklerin kadın düşmanlığına ve kadınlara karşı şiddete yönelmesine neden olan cinsiyetçi topluluklara müdahale edelim. Şiddetsizliği ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik edelim, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kökeninde yatan ataerkil erkek normlarını ve kültürlerini değiştirmeyi amaçlıyalım. İletişim ve sosyal pazarlama, basılı, radyo, TV veya internet materyallerini içeren çabalar, yerinde etkinlikler ve seferberlik içeren çok bileşenli toplum kampanyaları destekleyelim. Unutmayalım. "Sahip çıkmak" Şiddet uygulamamaktan daha fazlası anlamına geliyor - şiddete karşı proaktif bir duruş sergilemekle ilgili. Soruna katkıda bulunabilecek yolları fark etmek ve bu konuda bir şeyler yapabilmek için ilk adımı atabilmek. Şu an bu yazıyı sonuna kadar okuyan, önce kişisel sonra toplumsal farkındalığının bilincinde olan herkese teşekkürler. Katledilerek yaşamlarına son verilen kadınlarımızın yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ve "Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir" diyen kadının toplum ve medeniyet içindeki yerini takdir eden biricik önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha minnetle anıyorum. Umut dolu bir hafta olsun hepimiz için...