• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

12 Eylül'ün bir yüzü

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11 Eylül 2009, 15:53
Bir kere egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu fikrine inanıyorsak, bunun doğal sonucu olarak darbelerin her türüne karşı olmamız gerekiyor. Ancak, Türkiye'de hiç de azımsanmayacak büyüklükte bir kitle var ki, bunlar darbeler arasında "iyi darbe- kötü darbe" ayrımı yapar. Ben bu çifte standart tutumu son derece yanlış bulur ve medeni bir insana hiç yakıştırmam. "Benim darbem, karşı tarafın darbesi" ayrımı en keskin biçimde 27 Mayıs'la 12 Eylül arasında yapılır. Üstelik bu ayrımı yapanların çoğunun aydın zümreden geliyor olması ayrıca ilginç bir durumdur. Oysa bir tarihsel olayı kendi şartları içinde ve olabildiğince ideolojik önyargılardan uzaklaşarak değerlendirmek gerekiyor. Gelecek için bazı sonuçlar çıkartmak istiyorsak eğer.
***
11 Eylül 1980 günü, yani darbeden bir gün önce, Türkiye bir cinnet toplumu haline gelmişti. Sağ-sol bölünmesi bir iç savaş boyutlarında silahlı mücadeleye dönüşmüştü. Mahalleler, sokaklar, camiler ve okullar bölünmüş, kurtarılmış bölgeler ortaya çıkmıştı. Düşünelim ki binlere Türk çocuğu sağcı-solcu diye birbirini öldürüyordu. Her gün 30 kişi bu anarşi ortamında hayatını kaybediyordu. Analar çocuklarını kapılarda bekler olmuşlardı. Diğer yandan, siyasette tam bir kör dövüşü yaşanmaktaydı. Hiçbir konuda uzlaşamayan ve sürekli kavga eden bir partiler düzeni ülkenin cumhurbaşkanını bile aylarca seçememişti.
İşte böyle bir ortamda düdük çaldı. Şair Necip Fazıl'ın tabiriyle "İki çapraz çizgiyle çözüldü muadele".
İhtilalin şefi Kenan Evren'di. Hakkaniyet adına belirtmeliyim ki, bu ülkenin insanları Kenan Evren'i sevdi. Candan bir insandı Evren. Yer yer halkın diliyle konuşuyordu. Rahmetli Başbakan Adnan Menderes'in eşi rahmetli Berrin Menderes oğlu Aydın Bey'e "Oğlum ben bu adamın yüzünde bir kötülük görmüyorum" dermiş. Berrin Hanım'ın Evren hakkındaki duyguları Türk toplumunun genel duygularını yansıtması bakımından önemlidir. O nedenle şimdilerde "Evren yargılansın, Kenan Evren asılsın" diyenleri, ki bunların çoğu 27 Mayıs muhibbidir, hiç ciddiye almak gelmiyor içimden.
***
12 Eylül yönetimi paradoksal bir biçimde Türkiye'yi dünyaya açtı. Bunda Turgut Özal gibi birinci sınıf insanlarla çalışmasının payı vardır. Ama bana göre 12 Eylül'ün bir hayırlı işi varsa o da şudur: Milletin her yıl kalbine mızrak gibi saplanıp kanırtan 27 Mayıs Bayramı adındaki "kötülük günü"nü millet hayatından söküp atmıştır.
Devlet ve millet, siyasi cinayetleri kutsayan bir günün ayıbından ebediyen kurtulmuştur. Ekonomide yeni bir girişimci sınıfın ortaya çıkması da 12 Eylül düzeninin yarattığı iklimde mümkün olmuştur. Her şeyi bir tarafa bırakırsak Turgut Özal gibi bir büyük devrimcinin tarih sahnesine çıkmasına vesile olmuştur 12 Eylül. "12 Eylül günün sonunda ne yaptı?" diye baktığımız zaman Soğuk savaş'ın Türkiye üzerindeki izdüşümünün tortularını ortadan kaldırmaya kurgulandığını görürüz.
12 Eylül'ün diğer yüzü yarına...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.