Üstadımız gazeteci Ahmet Tezcan, o her zamanki derin derviş tabiatıyla soylu bir millet olduğumuzu gösterdi dünya aleme. Twiter ortamına attığı mesajda Van depreminde evsız kalanlara sesleniyordu: "Evim evinizdir..." Çığ gibi büyüdü Ahmet Tezcan'ın mesajı. Binlerce mesaj sanal alemde Van depreminde evsız kalanlara kendi evlerinde kalmayı teklif ediyordu.
"Evleri olana kadar bir aileyi misafir edebiliriz" diyenler vardı.
"Çeşme'de yazlığım var, kışın bomboş duracak, orayı bir aileye verebilirim" diyenler vardı.
"İstanbul'da bir küçük dairem var, depremden zarar gören bir aile istediği kadar otursun" diyenler var.
İnsan düşünmeden edemiyor: "Bu nasıl bir millet Allah'ım!" diye. Bu nasıl bir millet ki insanlığı ilgilendiren herhangi bir konuda başka her şeyden ve her duygudan bağımsız olarak, merhamet üretiyor.
***
Bu insanlık, bu vefa, bu kardeşlik, bu merhamet tablosunu görünce anlıyorsunuz, bu millet onca felakete, başına gelen onca musibete rağmen Anadolu coğrafyasında nasıl bin yıl yaşamış! Bu kavimler mezarlığında nasıl canlı kalmayı basarmış? Aslında bu şahane insanlık tablosundan PKK, aslan gibi askerlerimizi onar onar şehit ederken, hiçbir Türk, batıda yaşayan bir tek Kürt'e kaşını neden kaldırmıyor, anlıyorsunuz...
Baksanıza bir deprem bütün bir milleti aynı duygu seferberliğinin içine katıyor.
Mehmetçiğe içi yananlar bu kez Vanlı için, Ercişli için yanıyor.
O Kürt'tü, o Türk'tü, o Müslümandı, o Hıristiyandı diyen bir kişi bile yok! Tiwiter sapıklarını insandan saymadığım için onları geciyorum.
Herkes Vanlı, Ercişli kardeşi için seferber. Kendi evini onlar için açmaya hazır.
"Onlar kışın ayazında üşümesin yeter ki" diye... Ahmet Tezcan'a o twiti yazdıran duygu bu.
Bizi millet yapan duygu...
***
Pazar günü öğlen oldu deprem. Akşam televizyonu izliyorum.
Türkiye'nin en doğu ucunda, deprem bölgesinde yaralar sarılmaya başlıyor.
Devlet orada... Kurtarma ekipleri, sağlık ekipleri orada... Ülkenin başbakanı orada... Vatandaşlarımızın yaralarını sarmak için herkes seferber. Bu tür büyük yardım organizasyonlarında yaşanan sıradan aksaklıkları saymazsak, herkese yardım eli değdi. Hiçbir vatandaşımız açıkta kalmadı ya da kalmayacağı anlaşıldı. Ve bizler Türk milleti olarak o acının içinde gururlandık, adam gibi bir devletimiz olduğu için. Oysa çok değil, 12 sene önce ülkenin en gelişmiş bölgesinde Marmara depremi yaşanmıştı da, devlet ancak iki gün sonra deprem bölgesine ulaşabilmişti. İşte size bir "nereden nereye" konusu daha.
Bu ülkenin makul insanlarının her fırsatta neden "Allah devlete zeval vermesin" diye dua ettiği daha iyi anlaşılıyor. Ekim ayı bizim için elemli bir zaman dilimi olarak gecti. Şehitlerimiz herkesi derin üzüntülere gark etti. PKK gibi bir terör örgütünün onlarca askerimizi şehit etmesini kimse hazmedemedi. "Bu devlet bunlara nasıl izin veriyor?" diye sorular sorup durduk. Şimdi bir başka büyük felaketle karşı karşıyayız ve bir hafta önce kızdığımız devletimiz, askerimiz bize gururların en büyüğünü yaşatıyor. Güçlü bir devletimiz olduğunu iliklerimize kadar hissediyoruz. Bu devletin PKK mikrobunun kökünü kurutacağını biliyoruz ve bunu da başarmasını, dünya aleme göstermesini bekliyoruz.
Allah acılı vatandaşlarımıza sabır versin.
Büyük milletimizi felaketlerden korusun!
Allah Türk milletini devletsiz bırakmasın!