Bana "Türk siyasetinin vicdanını kim temsil ediyor?" diye bir soru yöneltilse, hiç düşünmeden "Bülent Arınç" derim. Sadece, bir insan ömrü kadar siyasette kalıp da hala lekesiz bir siyaset adamı olmasından gelmiyor onun toplum vicdanına en yakın duran siyasetçi olma vasfı. Siyasi kutuplaşmaların zorunlu kıldığı ideolojik pozisyonlanmaları saymazsak, Bülent Arınç, bilhassa siyasetin hak hukuk kısmında, çoğunlukla partisinden bile ayrı düşmeyi göze almıştır. Başta Deniz Feneri soruşturması olmak üzere, onlarca örnek sayabilirim. Zaten böyle olduğu içindir ki TBMM Başkanı olduğu dönemde Türk milleti onun şahsında Meclis'e olan itimat düzeyini yükselterek teyit etmiştir. Şimdi unutulup gitti ama halk nezdinde hırpalanmış TBMM imajını ilk önce onaran ve ayağa kaldıran Bülent Arınç'tır. O günlerde yapılan Kurumların Güven Araştırmaları bu yazdığım hususa kanıttır.
***
Son günlerde bu vicdan yine devrede. Hem de masum olmadıklarını hepimizin bildiği tutuklu Ergenekon ve Balyoz davası sanıkları için devrede. Deniz Feneri davası sanıklarının tahliyesinden mülhem benzer tahliyelerin Silivri davalarında da olması gerektiğini vurguluyor. Bu temennisini ve uzun süreli tutukluluktan duyduğu rahatsızlığı açık bir biçimde dile getiriyor. Şu sözler Bülent Arınç'a ait: "Sebahat Tuncel isimli bir bayan parlamentere tanınan bir imkanın bugün milletvekili seçilmiş Mustafa Balbay, Haberal ve Engin Alan'a uygulanmamasını benim vicdanım kabul etmiyor, doğru bulmuyorum." Tebrik ediyorum Bülent Arınç'ı, bu toplumun siyaset içindeki vicdanı olduğunu bir kez daha bu açıklamasıyla göstermiştir.
***
Ben hem Ergenekon hem de Balyoz davasında yargılanan sanıkların çoğunun masum olduklarına inanmayan birisiyim. Elbette mahkemeler en adil kararı verecekler. Buna rağmen artık son günlerde bu davalardaki hakim ve savcı davranışları beni de rahatsız etmeye başladı. '60'ını geçmiş ve kaçma ihtimali olmayan insanların ısrarla tutukluluklarının sürdürülmesinde acaba hukuki kaygılardan başka nedenler mi var?' diye düşünmeden edemiyorum. Bülent Arınç'ın sorduğu sorunun aynısını ben de sorayım: Mustafa Balbay neden hala tutuklu? Balbay anılarının içinde nükleer bomba mı taşıyordu? Sebahat Tuncel adlı PKK'lıdan daha mı tehlikeli bizim İzmir milletvekilimiz Mustafa Balbay? Bu durumun saçma bir hal almaya başladığı çok açık. Bu arada bir husus da gözümden kaçmış değil: 24 erimizin şehit edildiği gün Silivri Mahkemesi bir general ve bir albayı tutukladı. 'Mahkeme tutuklama kararını 3 gün sonra verse ne olurdu sanki?' diye düşündüm. Ama öyle anlaşılıyor ki mahkeme hiçbir hassasiyeti düşünemeyecek motivasyonlara sahip.
Sonuçta durum şudur: Ömrünü demokrasi ve hukuk mücadelesi vererek geçirmiş insanlar bile artık Silivri davasından şüphelenir hele gelmişse herkesin şapkasını önüne alıp bir güzel düşünmesini tavsiye ediyorum.
Evet, Bülent Arınç doğru söylüyor:
Balbay'a özgürlük!