Söz konusu siyasi kişilik Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğu vakit, kendimi son derece özgür bir insan hissederim. O nedenle bazı muhafazakar ve liberal arkadaşlar gibi, Tayyip Erdoğan'a destek verirken lafı dolaştırmam. Başbakan Erdoğan'ın Adnan Menderes'le birlikte, Cumhuriyet tarihinin en başarılı başbakanı olduğunu biliyorum, bu konuda beni fazlasıyla ikna eden kanıtların ve rakamların olduğunu görüyorum ve Tayyip Erdoğan'a "kaçak" destek verenleri de "kompleksli ve korkak" insanlar olarak nitelendiriyorum. 100 yıldır süren bir mücadelede yenilgiye uğrattığımız zihniyetin karşısında hala aşağılık kompleksi içinde kıvranan İslamcı-muhafazakar, bil cümle zevatı da, hiç ama hiç anlamıyorum.
Onun için hakikat aşkına bu köşeden bir kez daha sesleniyorum: Bu ülkede her görüş ve her meşrepten, yediden yetmişe herkesin, bütün vatandaşlarımızın gurur duyacağı bir başbakana sahibiz.
Dün Mısır'da konuşan Başbakan Erdoğan'ı dinlerken, onu niçin sevdiğimi ve her vicdan sahibi vatanseverin onu niçin desteklemesi gerektiğini bir keza daha anladım. Tayyip Erdoğan'a oy vermekten söz etmiyorum, oy vermek başka bir şey. Ben, bu milletin büyüklüğünü, heybetini, asaletini başka diyarlarda en güçlü şekilde temsil eden bir başbakandan söz ediyorum.
***
Dün tarihi değiştirmeye, ezilenlerin hak ve hukukuna sahip çıkmaya karar vermiş bir dünya liderini dinledik Mısır'da. Bugüne kadar kimsenin söyleyemediklerini söyledi Başbakan Erdoğan. Bana göre yeni bir tarih başlattı dünkü konuşmasıyla. Daha önce de dile getirdi ama dün geri dönüşü olmayacak bir biçimde görüşünü fikirleştirdi. Birleşmiş Milletler Teşkilatı sisteminin artık işe yaramadığını belirterek, orada oluşmuş beşli çetenin insanlığın sorunlarına cevap veremediğini ortaya koydu. Bunu söylemesi şu bakımdan tarihidir, artık BM tartışmaya açılmıştır ve bu adaletsiz durum yeni bir düzenlemeyle ortadan kalkmazsa, bir vakitler Rahmetli Erbakan'ın gündeme getirdiği ve hepimizin alaya aldığı İslam Birleşmiş Milletleri veya benzeri bir yapı kaçınılmaz bir biçimde kurulacaktır.
Son günlerde yine Filistinli avına çıkan İsrail de, bu tarihi konuşmadan payına düşeni almıştır. Tayyip Erdoğan'ın dünkü konuşmasında İsrail'e söylediği bir söz çok önemlidir: "Eski şartlar değişmiştir, ayağını denk al." Bu söz Arap-İsrail sorununda çok belirleyici bir ülke olan Mısır'da söylenmiştir ve kesin olarak Mısır'la İsrail arasındaki Camp David anlaşmasının bitişi anlamına gelir. Bu sözlerin söylenmiş olmasıyla Ortadoğu'da yeni bir dönemin başladığı rahatlıkla söylenebilir.
Diğer yandan, Başbakan'ın ABD, AB ve Rusya gibi büyük devletlerin ne kadar iki yüzlü davrandıklarını hiç lafı dolandırmadan söylemesi yeni bir diplomasi dilinin ortaya çıkması anlamına gelecektir. Bundan sonra hiçbir bölge ülkesi, eli Ortadoğu'da olan güçlerle ilişkilerinde nezaket cümlelerinin arkasına saklanıp durumu idare edemeyecektir.
Bundan ayrı olarak, Başbakan Erdoğan'ın konuşmasındaki en can alıcı bölüm, doğrudan Müslüman dünyaya söylediği sözlerdi. Arap Birliği, İslam Kalkınma Örgütü vb. kuruluşları Filistin konusunda sessiz kalmakla suçladı ve bana göre en ağır bir biçimde eleştirdi: "Yemek yiyorsunuz, sonra da dağılıyorsunuz, siz ne işe yararsınız, hala neyi bekliyorsunuz" sözleri tek kelimeyle inanılmazdı.
***
Başbakan Erdoğan'ın bu müthiş konuşmasında bir bölüm vardı ki, hakikaten önemliydi. Türkiye'yi, Türkiye'nin geçirdiği evreleri, kalkınma savaşını, elde ettiği başarıları anlattı. Demokrasi ile ekonomik kalkınma arasındaki doğrudan ilişkiye dikkat çekerek, "Demokrasi olmadan kalkınma olmaz" dedi Erdoğan. Bir bakıma Mısırlılara "Türkiye sizin için en ideal modeldir" mesajını verdi.
İstanbul-Kahire üzerinden bir tarih ve gelecek vizyonuna sahip olduğunu gösterdi ve "Gelin bu büyük geleceğe birlikte yürüyelim" mesajını verdi.
Bu konuşmanın içeriğinden ve bölge bakımından öneminden bağımsız olarak, ikinci bir analizini yapacak olursak şu iki husus dikkat çekiciydi:
Birincisi, Türkiye, Başbakan Erdoğan'ın şahsında hem Ortadoğu halklarına yüksek bir liderlik profili sergiledi hem de onlara "Merak etmeyin, Türkiye sizin için onurlu bir gelecek tasarlıyor" mesajını vermeye çalıştı. Diğer bir mesaj da küresel güçlereydi, ki onlara bence şu mesajı çok net bir biçimde verdi: "Eski alışkanlıklarınızdan vazgeçin, bu coğrafyada hiçbir şey eskisi gibi değil, buralarla ilgili bir düşünceniz varsa, gelip önce bizimle konuşacaksınız ve bizimle çalışacaksınız."
İkincisi, başkanlık sistemi tartışmalarının yapıldığı, açlık grevleriyle hükümetin üzerine ilave yüklerin bindiği bir dönemde bu konuşma, Türk iç kamuoyuna bir güç gösterisi, bir moral takviyesi olmuştur. Yani bir başka yönüyle bakarsak bu konuşma iç politikanın ihtiyaçlarını da karşılayan bir konuşma olmuştur.
Muhalefet için üzücüdür. Bu konuşma, Başbakan Erdoğan'ın rakipleriyle arasındaki siyasi vizyon farkını biraz daha belirgin hale getirmiştir.
Nerden bakarsanız bakın, Türkiye, etkileri sınırlarımız dışına da taşmış olan büyük bir lider tarafından yönetiliyor.