Herkesin merakla beklediği ziyaret nihayet gerçekleşti. Başbakan Erdoğan'ın Amerika seyahati aslında gecikmiş bir seyahat. Bu nedenle oldukça birikmiş bir gündem bekliyor her iki lideri de. Aslına bakarsanız bu ziyaretin tarihi bir veçhesi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Yani önümüzdeki dönemlerin, özellikle Ortadoğu coğrafyasının kaderini değiştirecek yeni bir tarihin başlangıcına ilham kaynağı olabilir bu ziyaret. Sonuçta kabul edelim ki dünyanın süper gücüyle Ortadoğu'nun en diri, en güçlü ve en geleneksel devletinin liderleri kalın bir çözüm bekleyen sorunlar dosyası üzerinde çalışacaklar. Başkan Obama'nın bizim Başbakanımızla saatler sürecek bir çalışma toplantısına hazırlandığı haberlerini alıyoruz, ayrıca, Başbakan Erdoğan'a uygulanan protokolün bir anlam dili var. Bu kesinlikle söz konusu görüşmelerden bölgenin kaderi bakımından tarihi sonuçların çıkacağına işaret ediyor.
***
Elbette merak edilen konu şu: Acaba Başbakan Erdoğan, Başkan Obama'ya ne diyecek? Neleri isteyecek? Bu soruların aslında en minimalist ve en maksimalist cevapları belli. Mesela tahmin edebiliyoruz ki Suriye konusu en başta ele alınacak dosyalardan birisi. Başbakan Erdoğan'ın bu konuda Obama'ya oldukça sitemkar davranacağı açıktır. Ama Başbakan Erdoğan sadece sitem etmeyecek, Obama'nın önüne onun ufkunu açacak bir takım seçenekler de koyacaktır. Bu seçeneklerin içinde muhtemelen ABD yönetiminin Suriye işine fazla bulaşmama yönündeki politikasıyla fazla çelişmeyen ama buna mukabil sorunun en azından bir kısmının çözülmesine katkıda bulunacak olanları da bulunacak. Yani Başbakan, ABD yönetimini ağır bir baskı altına almak yerine onları en uygun projeye angaje etmeyi deneyecek.
Diğer yandan Ortadoğu dünyasını bir bütün olarak ele alacakları aşikar. İsrail-Filistin sorunu Obama yönetiminin üzerinde çalıştığı ve aynı zamanda Türkiye'den bu konuya ilişkin beklenti içinde olduğu bir başka dosyadır. Türkiye'nin başından beri yürüttüğü İsrail politikası şüphesiz Türkiye'yi sorunun çözüm partnerlerinden biri haline getirmiştir. Başkan Obama boşuna Türkiye'den özür dilemesi konusunda İsrail'e baskı yapmadı, ABD Dışişleri Bakanı Kery boşuna 3 kez buralara gelip konuşma ihtiyacı duymadı. Bunların her birinin bir anlamı vardı ve işte bu görüşmeler bu hazırlıklar zemininde yapılacak. Dolayısıyla bu görüşmelerden herhangi bir şey çıkmayacağını söylemek pek gerçekçi bir tahmin olmaz.
***
Bu seyahatin tarihsel bir niteliği olduğunu ve verimli sonuçları olacağını öngörmemizi sağlıyan bazı hususları da belirtmekte yarar var: İlk olarak Türk Başbakanı ABD yönetimiyle masaya güçlü bir ülkenin başbakanı olarak oturuyor. ABD'nin muhatabı yeni Türkiye'nin başbakanıdır. Arkasında yüzde 52 halk çoğunluğu olan, değişimi gerçekleştirmiş, demokratik reformları yapmış, tarihi sorunlarına dair çözüm süreçlerini başlatmış cesur kararların başbakanı.
Türkiye'nin başbakanı ABD yönetiminin karşısına talepkar bir siyasi lider olarak oturmuyor, İMF'ye borç veren bir Başbakan olarak oturuyor ki, dini imanı para olan bir ülke için bu çok önemlidir.
Diğer yandan, daha 5 gün önce kendi sınırları içinde saldırıya uğramış bir ülkenin Başbakanı olarak ayrıca eli güçlü bir Başbakandır Tayyip Erdoğan.
Geriye "Hadi bakalım kolay gelsin" demek kalıyor herhalde.