Adına cemaat-hükümet kavgası denilen restleşme can sıkıcı bir hale geldi.
Benim gibi demokrasi uğruna bedeller ödemiş insanlar hoşlanmazlar bu tür kişiliksiz kavgalardan.
Bizim hep birlikte verdiğimiz demokrasi ve milli irade kavgası soylu bir kavgaydı.
Bu kavgayı kesin bir zaferle kazandık biz.
Bu mutlak zaferin nimetlerini herkes adil bir biçimde paylaştı.
Hükümet on bir yıllık iktidarını halk kitlelerinin desteğini hala arkasında tutarak sürdürüyor.
Demokrasi zaferinin nimet paylaşımında payına düşen bir parçadır bu ve sonuna kadar hak etmiştir.
Cemaat hem içerde hem de dışarda saygın bir küresel hareket olma imtiyazını son on bir yıllık AK Parti iktidarında perçinledi.
Bir demokrasi zaferi nimetidir ve her bir saniyesi helaldir.
Şimdi ortada bir münaferet var ki çok can sıkıcı.
***
Bazen benzer davaların müntesipleri arasında görüş ayrılıkları, eylem farklılıkları ortaya çıkar.
Nur hareketi üç dört parçaya bölünmüş değil midir?
Ama bu ayrılıklar mücadeleye dönüştüğü vakit birbirine karşı dile gelen laflara dikkat edilir, davranışlara özen gösterilirdi bizim ülkemizde.
Türkiye'yi Pakistan ve Afganistan'dan ayıran bir farktı bu durum.
Oysa şimdiki kavgada olan ne?
Dershane kavgası bağlamında kullanılan mühimmata bakın; incitici, yaralayıcı, tahrip edici ve dahi düşmana ortalıyıcı.
Bu olmaz işte, bu iş böyle olacaksa ben ve benim gibiler bu kavgada asla yer almayacak.
"Ben" derken bir nefisten bahsetmiyorum; bir tutumdan, bir mücadeleden bahsediyorum. Cemaat denen güzel insanların hak ve hukuku için istikbalini defalarca tehlikeye atmış bir tutumdan bahsediyorum.
Ve bu tutum bize onurumuzu, özgürlüğümüzü, başı dik yürüme imtiyazını kazandıran bir siyasi heyete karşı adaletsiz ve hakikatten uzak bavul saldırıları düzenlenmesini namert bir davranış olarak görüyor.
Bunu herkes böyle bilsin.
***
Aynı şekilde dünyanın en karanlık bölgelerini ilim ve irfan nuruyla aydınlatan, büyük insan Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yıpranmasına, konjönktürel bir tartışmanın aktif tarafı haline getirilmesine gönlüm asla razı olmuyor ve onun kırgınlıklarını ifade ettiği sözlerinin hükümete karşı bir tabanca mermisi gibi kullanılmasına da hiç iyi gözle bakmıyorum.
Hiç kimseye bu nevi bir fırsat verilmemelidir.
2004'deki MGK kararlarından dolayı hükümeti suçlama bahsine gelince:
Çok ayıptır, çok günahtır ve büyük iftiradır.
Şu kadarını söyleyeyim: o suçladığınız hükümet olmasaydı şimdi ya bir darbe hükümetinde yaşıyor olacaktınız ve Çetin Doğan gibiler her gün beyninize bir temel çivisi çakacaktı; ya da yetmiş yıl olduğu gibi yeraltında yaşıyor olacaktınız.
Değerli ve vicdanlı Mümtaz'er Türköne Hoca'nın Zaman'da yayınlanan Pazar yazısını herkesin okumasını tavsiye ederim.
Taraflara seslenmek bir görev haline geldi:
Beyler, bu kavgayı kesin, bizim gibi demokratları kaybedersiniz ve asıl darbeyi o vakit yersiniz.
Dersane konusuna ayrıca gireceğim...