Giriş Tarihi: 05 Kasım 2010, 19:34
Ben 'Facebook', 'Twitter' fobisi olan bir adamım. Sanal ilişkileri sığ bulduğum gibi işin ucu mahremiyete dayandığı için de çok hoşlanmam. Bu nedenle Facebook'un kuruluş hikayesi de çok ilgi alanıma girmedi. Ne zaman yönetmen koltuğunda David Fincher adını gördüm, işte ondan sonra "Sosyal Ağ" filmiyle ilgilenmeye başladım. Fincher biyografik bir film yerine -çok doğru bir tercihle- yalnız bir dahinin 'kabul edilme' duygusu üzerine filmini kurmuş. "Bir Kaç Düşman Edinmeden 500 Milyon Arkadaş Kazanamazsın" cümlesiyle yola çıkan filmin öyküsü kısaca şöyle:
Harvard Üniversitesi öğrencisi ve bilgisayar programcılığı dahisi Mark Zuckerberg olaylı bir şekilde kız arkadaşından ayrılır. Kalbi kırık bir şekilde yurttaki odasına dönen Zuckerberg, bilgisayarında yeni bir fikir üzerinde çalışmaya başlar. Çılgın içerikli web günlüğü ve programlama sonucunda, üniversite yurdundaki odada başlayanlar, kısa süre sonra global düzeyde bir sosyal network oluşturacak ve iletişimde devrim yaratacaktır.
İLK YILLAR
'Sosyal Ağ' Facebook'un adının henüz Facemash adını taşıdığı ilk döneme yoğunlaşıyor. Cameron ve Tyler Winklevoss adlı ikizler, Zuckerberg'in Facebook fikrini kendilerinden çaldığını iddia ederek işi mahkemeye götürüyorlar. Diğer davayı ise Facebook'un finans müdürlüğünü üstlenen Eduorda Saverin açıyor. Hikaye bu iki dava üzerine kurulmuş olsa da "Sosyal Ağ" Facebook'un çalıntı bir fikir olup olmamasıyla ilgili bir film değil. "Sosyal Ağ" anarşist yapılı, isyan dolu genç bir dahinin ödediği bedelleri anlatıyor.
KİM BU DAHİ?
Mark Zuckerberg adında bir isyankar. İyi ama onun bu isyanı kime? Kuşkusuz onu mutsuz edenlere. Bir yanlış anlaşılmayla terk ediliyor olması onu deliye döndürüyor. İçindeki yanan ateşi satırlara döküyor. Satırları da internete. Ve içindeki öfke öyle bir noktaya ulaşıyor ki sonunda 'Facebook' fikrini buluyor. Kapitalist sistem için çok çekici olan Facebook hemen yatırımcıların iştahını kabartıyor. Gerçi Mark, Facebook'un ticari bir meta haline gelmemesi içinde epey yoğun çaba sarf ediyor.
'Sosyal Ağ' bir dahi nasıl düşünür, nasıl yaşar sorusuna çok güzel cevap veren bir film. Ayrıca internet kuşağı da film boyunca altı çok çizilmemiş cümlelerle ifade buluyor. Özellikle bu mevzuda büyük laflar etmekten özenle kaçınan filmde asıl anlatılan, trajik bir kahramana dönüşen anti bir kahramanın öyküsü. Filmde beni de en çok etkileyen şey de bu sanıyorum.
FINCHER VE MÜRİTLERİ
Filme Mark'ın kişiliğine dair son derece başarılı bir girişle başlayan Fincher; anlatacağı hikayenin odağının Facebook değil de Zuckerberg'in kendisi ve çevresi ile olan itiş kakışın olacağının ipuçlarını hemen veriyor. Fincher (kült film sayılan) 'Fight Club'taki yoğun sistem eleştirisini bu filminde yapmıyor. Sadece filmin sonuna üslubu gittikçe sertleşiyor.
Her daim izleyiciyi şaşırtan filmleriyle karşımıza gelen David Fincher fanatiklerini hiç beklemedikleri kadar yumuşak bir filmle baş başa bırakıyor (Yine de onun üslubunu hissetmemek mümkün değil). 'Seven'la tüm dünyada bomba etkisi yaratan Fincher ardından 'Fight Club' ile kendi müritlerini yaratmıştı. Bunları takiben çektiği 'The Game' ve 'Panic Room'da beğeniyle karşılandı. Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi ile birçok dalda Oscar adayı olan Fincher, o yıl ödülleri 'Milyoner'e kaptırdı. Yönetmen 'Sosyal Ağ' ile bu kez Oscar'ı kucaklayabilir gibi gözüküyor.
Filmde oyuncu olarak son yıllarda üstün yeteneği ile yıldızı parlayan Jesse Eisenberg'in başarılı Zuckerberg yorumu ve kendisinden beklenmeyen bir performans ile Napster'ı keşfeden Sean Parker'ı canlandıran Justin Timberlake'in hemen dikkat çektiğini de belirtmek isterim. Bu yılki birçok ödülde Jesse Eisenberg'in adı eminim ki geçecektir.
Herkese vakit yaratıp 'Sosyal Ağ'ı izlemesini tavsiye ederim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.