• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
ŞEBNEM BURSALI

Benim Kahramanım gitti...

sebnem.bursali@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 15 Haziran 2013, 19:03
On yedi yaşımda ayrıldım ilk kez evden. Üniversite için gittim ve 19 yıl Ankara'da yaşadım. Sonra tekrar eve dönüş. Yıllar çabuk geçiyor. Yaş alıyoruz, yaşlanıyoruz. Kazanılan tüm başarılar, edinilen tüm sıfatlar bir yana; size kalan gerçek sevgi ve sevdikleriniz oluyor. Bunlar da aileniz ve dostlarınız. Kader birliği yaptığınız arkadaşlarınız. Ne mutlu ki bana; bu dünyada sarılabileceğim, omuzunda ağlayabileceğim ve mutluluklarımı paylaşabileceğim yarenlerim var. Ve ailem. Allah'a her gün dua etmeme sebep olan, bana sunulan en büyük nimet. Anne, baba ve kardeşlerim ve şimdi de yeğenlerim. Bazı yazılarımda paylaştım sizlerle; ben ölümü ve kayıpları çok erken yaşadım en sevdiklerimde. Büyükanne ve büyük babalarım da anne ve babam da çok genç yaşlarda göçtüler asıl diyara. Her ölüm, geride kalan ailemi biraz daha yaklaştırdı birbirimize çok şükür. Daha çok sarıldık, daha çok kenetlendik. Annemden 6 yıl sonra babamı kaybetmek, bir başka dokundu bana. İnsanın hem annesini hem babasını kaybetmesi; bu dünyada köksüz kalmışsınız hissi veriyor. Ya da bana öyle bir duyguyu yaşattı.
2011'nin Şubat ayında, yani 22 yıl sonra biz babamla tekrar aynı evde buluşmuştuk. Şöyle demiştim bir yazımda; "Bizim babamla buluşmamızın biraz hüzünlü bir hikayesi olsa da; şu anda onunla yaşıyor olmaktan ve bizim hikayemizin bir başka sayfasını yeniden yazıyor olmaktan çok ama çok mutluyum..." Babamla hikayemizin ikinci bölümü diye adlandırdığım bu sayfa, biraz hüzünlü sonlandı. 2 yıldır acım hala taptaze. Çünkü;

Köksüz ağaç gibi
O; benim kahramanımdı... Kız çocuklarının kahramı hep babaları değil midir ki zaten? Yaptığım her işte (yaşım kaç olursa olsun) ilk ve belki de tek; hep O'nun onayını almak istedim... Sırf benim babam olduğu için değil; bu dünyadan gelip geçen bir İsmail Bursalı olarak tanıdığım; O'nu tanıyan herkesin önünde saygıyla eğildiği, adam gibi adamdı benim babam.
Bize bıraktığı soyadı; benim bu dünyada görüp görebileceğim tüm servetlerden daha büyük. Babasız olanlar anlar beni. Babanızı kaybettiğinizde hissettiğiniz şey; koskocaman bir boşluktur... Varlık içinde yokluk gibi. Herşey varken, hiçbirşey yokmuş gibi. Gülerken ağlamak gibi. Direksiyonsuz otomobil, şarjı bitmiş telefon gibi. Daha doğru ifadeyle; köksüz bir ağaç gibi...
Annem gittiğinde de benzer duygular yaşamıştım aslında. Karşılıksız sevginin en derin ifadesi anne ise; karşılıksız vermenin en doğru ifadesi de baba değil midir? Biz; benim küçük ailem ile daha fazla, daha sıkı birbirimize sarılarak hayat yolculuğumuza devam edebiliyoruz. Birbirimizden aldığımız gücün tek sebebi; sevgi... Allah'a her gün dua ediyorum; bana böyle bir aile verdiği için.
Benim yolumda sevgi var, benim yolumda birlik-beraberlik var, benim yolumda birlikte yürüdüğüm dostlarım ve çalışma arkadaşlarım var. İşte bunlar şükretme sebebim. Bana; babam gittiğinden beri babalık yapan Emin eniştemin, bir çınar gibi başımızda olan abim Tarkan'ın, küçük yaşına rağmen kendi evlatlarıyla birlikte hepimize sırası geldiğinde babalık yapan Çağatay eniştemin, benim can yoldaşım, yol arkadaşım çalışma arkadaşlarımın, tanıdığım, tanımadığım tüm babaların ve baba adaylarının Babalar Gününü bir kez daha kutluyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum. Eğer yaşıyorsa gidin ve babanıza sarılın ve bir kez de benim için sarılın lütfen...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.