Gazeteciler Cemiyeti siyaset yeri midir diye sordum, muhataptan hala yanıt gelmedi ama İzmir ve Türkiye'nin dört bir yanından başka sorular gelmeye devam ediyor. İzninizle ben bugün köşemi 2 meslektaşımın sorularına bırakacağım. Ama, öncelikle Medyaspot sitesinin Genel Yayın Yönetmeni gazeteci-yazar Murat Şahin'e bir teşekkür borcum var. Adil ve tamamen mesleki refleks ile yazdığı yazıdan dolayı. Gelelim meslektaşların sorularına. 25 yıllık gazeteci Ercan Pala "Sapla Samanı ayırt etmeyenlere" soruyor:
"Böyle şeyler her gün olur, aralarında konuşur hallederler" diyerek kendi kuruluşlarında çalışan muhabirlerine yapılan hakaret ya da tehditleri itiraf eden arkadaşlara ve bir de bunu iyi bir meziyet gibi gösteren, söyleyen arkadaşlara hayret ediyorum. Bir gazetenin yayın politikası başka, bu mesleği evine ekmek götürmek için yapan 20 yıllık gazetecinin haber yaptığı için tehdit edilmesi başka bir şey. Önce, sapla samanı bir ayırın, sonra oturup yazın, yorum yapın yapabildiğiniz kadar. Bir gazetecinin (ama gerçek gazetecinin yani gazeteci geçinenin değil) bir haber nedeniyle tehdit edilmesi dünyanın her yerinde suçtur ve asla kabul edilemez.
Bir sözüm de İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel'e. 3 gün geçti hala olayla ilgili bir yorum yok. Neden acaba? Tolga Tekin, sadece Yeni Asır'ın bir muhabiri olduğu için mi? Bir Mustafa Balbay, bir Tuncay Özkan, bir Nedim Şener kadar değerli değil mi Tolga Tekin, Sayın Sertel?"
CEMİYET Mİ SİYASET Mİ SORULARINA DEVAM
Sorularına devam ediyor Ercan Pala:
"Ya da Tolga Tekin'in uğradığı haksızlık hükümetten veya hükümet kanadından gelmediği için mi, ya da Atilla Sertel hem Büyükşehir Belediyesi'nden 9 Eylül Gazetesi'ne akan musluğu kesmemek, Kocaoğlu'nu kızdırmamak hem de Reşat Yörük'ü küstürmemek için mi susuyor?
Eyvah, ben ne yapacağım şimdi, Sevgili Reşat Yörük bana da kızacak, tehditvari bir telefon beklemiyorum ama lütfedip de gönderdiği ilanı keser mi acaba? Belki onunla "Olur böyle şeyler; abartmayın" diyen arkadaşları ödüllendirir de, onlar da emeğinin karşılığını alır. Ama yapacak bir şey yok. Reşat Yörük de dahi bilir ki; bizim nesil böyle öğrendi, böyle yaptı. Naçizane biz de 25 yıldır böyle yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz. Anlayana..."
TARAFSIZLIĞI TARTIŞMALI HALE GELDİ
20 yılı aşkın bir süredir basın kartı taşıyan ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti üyesi olan Hüseyin Aslan'ın da soruları var Sertel'e. Yerel seçimlerde aday olduğunda, rakiplerinin programlarına katılan Sertel'i aramış ve kendisinin düzenlediği "Demokrasi ve Özgürlük" yürüyüşüne davet etmiş. Aldığı yanıt ilginç: "Ben başka bir partinin üyesiyim, sizin programlarınıza katılamam!!" Gelin gerisini Aslan'dan dinleyelim:
"Tarafsız olması gereken ve her türlü görüşe sahip gazetecileri bünyesinde barındıran Gazeteciler Cemiyeti sizin döneminizde bir partinin "Gençlik Kolları, Kadın Kolları, Basın Kolları" haline getirilmiştir. Bir partinin üyesi olmanız, bir meslek kuruluşu olan Gazeteciler Cemiyeti'ni, mensubu bulunduğunuz partinin "yan kuruluşu, arka bahçesi" durumuna getirmenizi mi gerektirir?
Bir yandan düşünce ve ifade özgürlüğünü savunurken, her tür düşünce ve görüş sahibini bünyesinde barındıran Gazeteciler Cemiyeti'nin, siyasi partilerden sadece birisi olan sizin mensubu bulunduğunuz partinin yan kuruluşlarından birisi gibi görüntü vermesi, çelişki değil midir?
Sizinle telefon görüşmemizde "Bir partinin üyesi olduğunuzu, benim Cemiyet üyesi olmamın önemli olmadığı, adaylığımı bile kutlayamayacağınızı ifade etmeniz ile" Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığınızı "tartışmalı" duruma getirmediniz mi?