Çalışmayı bir yaşam biçimi olarak gören KAGİDER Başkanı Gülseren Onanç ile hem kendi çalışma hayatını hem de "Çalışmak istiyoruz" sloganı ile başlatılan kampanyayı konuştuk
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), OECD ve AB ülkeleri ortalamasına göre Türkiye'de son derece düşük olan kadının istihdam oranını artırmak amacıyla bir kampanya başlattı
MİLYAR DOLARLARA HÜKMEDEN KADINLAR / SEDA KAYA GÜLER
İTÜ İşletme Mühendisliği lisans eğitiminden sonra ABD'de İş İdaresi yükek lisansı yapan Gülseren Onanç, çalışma hayatına Rusya ve türki Cumhuriyetlerde başladı. Gıda sektöründe yöneticilik, uluslararası firmalarda yönetim danışmanlığı yapan Onanç, teknoloji ve pazarlama uygulamaları konusunda uzmanlaştı. Daha sonra kendi şirketini kuran Onanç, 2007'den beri KAGİDER'in yönetim kurulu başkanı.
İLK GÖREVİM MOSKOVA'DA
- Çalışmak senin için ne ifade ediyor?
Benim için çalışmak hep bir yaşam biçimiydi. Daha ilkokulda marketimizde çalışmaya başladım, sonra lise ve üniversitede fotoğrafçılık, mihmandarlık, tercümanlık gibi farklı part time işler yaptım. Mastırımı ABD'de yaparken bir yazılım şirketine ortak oldum. Mastırdan sonra profesyonel olarak Eczacıbaşı'nın Rusya ve Türki Cumhuriyetlerden sorumlu pazarlama müdürü olarak Moskova'da göreve başladım. Çalışmak, üretmek benim için bir var oluş ve yaşam biçimi oldu.
ERKEKLERİN KURALLARI
- Kadın olmak seni engelledi mi ya da yolunu açtı mı?
İş yaşamımda kadın olmamın beni engellediğini hiç düşünmedim. Ancak bunu değerlendirecek bir bilince de sahip değildim. KAGİDER sayesinde oluşan şimdiki bilincim ile şirket yöneticilerimin bana kadın olmamdan kaynaklanan kendi kafalarındaki kısıtlamalar ile bakabildiğini düşünüyorum. Ama ben o önyargıları kimi yöneticilerde kırmayı başarmıştım. Kadın olmanın bana farklı kültürleri algılamakta yardımcı olduğunu düşünüyorum. Şimdiki şirketim Ticketturk'te futbol müşterilerim ile görüşmelerimde kadın olmamın dezavantaj olduğunu düşünüyorum. Futbol çok erkek egemen bir alan ve ben onların kuralları ile oynamayı hiç istemedim.
- İşini nasıl kurdun?
İlk şirketim GO.4'ü 2000 yılında teknoloji tabanlı pazarlama çözümleri sunmak üzere kurdum. Uluslararası bir yazılımın Türkiye kullanım haklarını da alarak büyük müşteri dataları üzerinde analizler yapmaya başladık. İnternet tabanlı portal çözümlerinde ilerledikçe şimdiki Ticketturk işi bunun içinden doğdu.
- KAGİDER'e nasıl girdin ve nasıl başkan oldun?
KAGİDER'in kuruluşu sırasında arkadaşım Oya Kozlu böyle bir derneğin kurulacağını ve benim de katılmam gerektiğini söyledi. Bu benim ilk STK deneyimim oldu. İlk yıllarda derneğe çok zaman ayıramadım. Sonra 2005-07 yıllarında AB konularından sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptım ve etkin bir kadın STK'sının ne kadar önemli olduğunu anladım. 2007 seçimlerinde başkan adayı olan arkadaşım son anda istemeyince göreve talip oldum. KAGİDER Başkanı olarak seçilmenin KAGİDER Başkanı olmak demek olmadığını sonradan anladım.
ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM
Dernek üyelerine kendini kabul ettirmek, derneğe yeni bir vizyon bir yön kazandırmak gerekiyor. Savunduğumuz şeye sonuna kadar inanmak, onu savunacak kadar konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmak çok önemli. 2009 yılında 2. kez yeni bir yönetim kurulu ile başkanlığa devam ettim. Bu ikinci dönemimde gerçek bir başkan olabildiğimi görüyorum. Bu süreçten çok şey öğrendim.
"Çalışmak istiyoruz!"
KAGİDER'in 2010 Kadın İstihdamı Kampanyası 'Çalışmak İstiyoruz!' başta hükümet olmak üzere, toplumu ve şirketleri kadın istihdamını artırmak için harekete geçirmeyi amaçlıyor.
Siyasi aktörleri, işverenleri, sivil toplum örgütlerini, medyayı ve kadınlarımızı bilinçlendirmek için kısa dönemli değil, yıllara yayılacak, geniş ve kapsamlı bir seferberlik yaratmayı planlıyor.
Bu amaçla reklam filmi ekranlarda dönmeye başladı. Gazete, dergi ve açıkhava reklamları da her an gözünüze çarpabilir. Bu ilanlarda kadınlar, 'Sadece çocuk üretmiyoruz!', 'Sadece tüketim anlatmayın bize!' ve 'Sekiz milyonumuz için ne planladınız?' başlıklarıyla şunları söylüyorlar:
. Mesele sandığın gibi değil: Benim tek yapabildiğim çocuk doğurmak, evi çekip çevirmek, yemek pişirmek değil. Nasıl sen sadece bir baba ya da sadece bir işçi değilsen ben de sadece bir anne değilim.
. Aynı senin gibi, ben bir insanım öncelikle. Ve ben de senin gibi üretmek istiyorum. Bunu bir ekip işi gibi düşün. Mantık çok basit, hepimiz bir şeyin ucundan tuttuğunda ekin daha verimli olur.
. Bırak ben de üretmenin tadını çıkarayım. Hem evimize destek olayım hem de çalışarak toplumun bir parçası olabileyim. Benim istediğim ayrıcalık değil eşitlik; insanın insana eşitliği.
Hükümetten beklentiler
Kadının istihdamı OECD ülkelerinde yüzde 62, AB ülkelerinde yüzde 52 iken, Türkiye'de yüzde 23.5 oranında. Bu durumun değişmesi için kadın istihdamının öneminin kavranması gerektiğini söyleyen Onanç, bunu sağlamak içinde zihinsel dönüşüme ihtiyacımız olduğunun altını çiziyor.
Türkiye'de kadın istihdamının arttırılması için hükümete yönelik bir dizi talep oluşturduklarını belirten Onanç bu talepleri şu şekilde sıralıyor:
. 4857 sayılı iş kanunu ile düzenlenen esnek çalışma modeli geliştirilmelidir.
. İşkur kadınların iş eğtimi ve iş bulması konusunda daha aktif davranmalıdır.
. Çalışan kadınlar için çocuk bakım hizmetleri geliştirilmeli, işyerlerinde kreşler açılmalıdır
. Kadın istihdamını arttırma amacıyla Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü ile yapılan stratejik çalışma hükümet tarafından hayata geçirilmelidir.