• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
SEDA KAYA GÜLER

Nasıl bir toplumuz?

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 28 Nisan 2010, 15:00
İğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırmamızı söylemiş atalarımız. Bir olayın ardından dönüp kendimize bakmamızı, dürüst olmamızı, doğruların yanı sıra eğrileri de konuşmamızı öğütler aslında. Ulusça yapmaktan kaçındığımız bir şeyi yani.
Hep biz haklıyızdır çünkü. Bizim bir suçumuz yoktur, başkaları hatalıdır, onların yaptığı yanlışlar yüzünden öyle davranmışızdır. Yanlışımızı da yanlış olarak kabul etmeyiz ayrıca. Başka çare olmadığı için öyle yapmışızdır.
Oysa yanlış yanlıştır. Yanlışı savunmanın kendimizi kandırmaktan başka bir anlamı yoktur. Yaptığımızın yanlış olduğunu kabullenmek, sorunun çözümü için önemli bir adım atmamızı sağlar.

YÜZLEŞMEYE HAYIR!
Gündüz kuşağındaki programları izlemek yeterli aslında nasıl bir ruh hali içinde olduğumuzu anlamak için. Kimse kendisinin hatalı olduğunu kabullenmiyor. Kızı evden kaçmış ama anne-babaya göre evde hiçbir sorun yok, her şey güllük gülistanlık. Nasıl bir huzur, nasıl bir demokrat ortam var o ailede inanamazsınız. Peki niye kaçtı kız? Cahillik yaptı herhal!
Biraz sonra gerçekler ortaya çıkıyor. Evde şiddet var. Hem de nasıl bir şiddet. Kız kaçmakta haklı mı? Hayır ama kendince öyle bir çıkış bulmuş. O da yanlış yapmış ama anne baba hala sorunun kendilerinde olduğunu kabullenmiyor.
Kendimizle yüzleşsek, hatalarımızı da sevaplarımızı görmeye çalışsak, hataların hata olduğunu kabullenmek yerine savunma yapmaya kalkışmasak, hep savunmaya geçmesek belki bir şeyleri değiştirebiliriz.
O yüzden kabullenelim;

AHLAKİ DEĞERLER
- Ahlakı, ahlaklı olmayı çok önemsiyor görünüyoruz ama ne yazık ki toplum olarak ahlaklı bir toplum değiliz. Dedikoduya bayılıyoruz çünkü. Görmediğimiz, bilmediğimiz halde tanımadığımız biriyle ilgili haberleri başkasına anlatmaktan ve yorum yapmaktan kaçınmıyoruz. Tanıdıklarımızla ilgili de yapıyoruz. Tanıdığımız halde duyduklarımıza inanmak işimize geliyor.
Başarılı olmuş bir kişinin başarısının ardında mutlaka olumsuz bir takım nedenler arıyor ve onun gerçekten çalışarak, hak ederek o noktaya geldiğine inanmak istemiyoruz. İyi düşünce yerine kötü düşünce üretiyoruz yani. Ve bu düşüncelerimiz o kişinin zarar görmesine neden olabiliyor. Hatta hayatına bile mal olabiliyor. Bundan bir rahatsızlık duyuyor muyuz peki?
- Aileyi, aile kurmayı, aile değerlerini çok önemsiyor görünüyoruz ama ne yazık ki aile birliğimiz zayıf, aile içinde dayanışma, aile üyeleri arasında sevgi ve saygı hiç yok. Toplumun en küçük birimi olan ailede demokrasi yok çünkü. Kadının hiç söz hakkı yok. Anne de olsa söz hakkı yok. Kız çocuklarının değeri hiç yok. Babanın veya dedenin söylediği her şey, yanlış bile olsa emir olarak kabul edilip, sorgulamadan yerine getiriliyor. Bunu da sürdürülmesi gereken bir gelenek olarak görüp, bununla övünüyoruz üstelik. Örneğin kızların ailenin onaylamadığı bir adım atmasının bedeli şiddet ve hatta ölüm olabiliyor.

CİNSELLİK
- Cinsellikten konuşmayı sevmiyor görünsek de aslında cinsellik en önemli sorunumuz. Bastırmaya çalıştığımız ama tabu olarak gördüğümüz ve konuşamadığımız için bastıramadığımız cinsel dürtülerin altında eziliyoruz. Çocuklarımıza en basit cinsel bilgileri vermekten çekiniyoruz. Çünkü kendimiz de bilmiyoruz en basit ve temel gerçekleri. Kendi vücudumuzu tanımıyoruz. Kadın ve erkek arasındaki farkları anlamaktan yoksunuz. Niye kadın ve erkeğin biyolojisi farklı, bilmiyoruz. Bilmeye de çalışmıyoruz. Ama cinsel dürtüleri kontrol altına da alamıyoruz.
Sonuçta Avrupa'nın ve bulunduğumuz coğrafyanın en sorunlu, şiddetin en fazla olduğu, ensest ve tacizin, kadına ve çocuğa tecavüzün en çok görüldüğü ülkesi konumundayız. Bunu içimize sindirebiliyor muyuz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.