Egeli işkadınlarıyla birlikte Finlandiya'nın başkenti Helsinki'deyim.
Onlar İzmir'den yola çıktılar, İstanbul'da buluştuk ve Helsinki'ye vardık. Vardık ama alandan çıkmak pek kolay olmadı. Uçağın kapısında pasaport kontrolü başlamış. Beğenmezlerse havaalanına bile sokmak istemiyorlar anlaşılan, aynı uçakla geri gönderecekler.
Kapıdaki sınavı geçtik ama pasaport kontrolünde beklemede kaldık. Genç bir görevli tarafından resmen soru yağmuruna tutulduk: kimiz, niye geliyoruz, kim davet etti, ne yapacağız, ne zaman döneceğiz?
Açıklamalar, belgeler derken sonunda pasaportun yanında uçak biletimizi istedikten ve dönüş tarihimizi gördükten sonra ülkelerine girmemize izin verdi. İçimizden birinin vizesi eski pasaportta olduğu için sorun çıkarınca devreye konsolos girdi de 1 saat gecikmeli şehir turuna başlamış olduk.
Allahtan rehberimiz ve şoförümüz güler yüzlü çıktı. Üstelik rehberimiz Paula Türkçe konuştu. Meğer yıllar önce kocası ve iki çocuğuyla birlikte Türkiye'ye gelmiş, uzun süre öğretmenlik yaptıktan sonra üç çocukla geri dönmüşler.
Türkiye'de doğan çocukları hariç bütün aile Türkçe'yi çok güzel konuşuyormuş. "Biz çok zengin bir aileyiz, iki vatanımız var, Türkiye bizim ikinci vatanımız. Çocuklarım sık sık gidip geliyorlar, ben de emekli olduktan sonra Türkiye'ye yerleşmek istiyorum" diyor güzel ve akıcı Türkçesiyle...
BEYAZ GECELER
Finlandiya'nın en güzel mevsiminde olduğumuzu müjdeliyor. Finlandiya'da da dört mevsim yaşanıyor. Son iki sene kış çok sert geçmiş. Eksi 20 ve 25 derecenin altındaymış hava sıcaklığı. Sokaklarda da 70 cm kalınlığında kar olmuş. Bahar da bizdeki gibi soğuk geçmiş ve Haziran'la birlikte yaz gelmiş. "İki gün önce soğuktu, bugün güneş açtı, zaten ne zaman bir Türk grubu gelse, kış yaz demez, güneş çıkar," diyor Paula.
Çok yeşil her taraf. Uçaktan inerken de manzara büyüleyici. Ormanlık alan, göller, adacıklar. 188 bin göl, bir o kadar da adacık var yüzölçümü Türkiye'nin yarısı kadar olan ülkede. Zaten ülkenin yüzde 70'i ormanlık alan. Yüzde 10'u bataklık, yüzde 10'u su, yüzde 6'sı da tarım alanı. Ağaçların çoğu çam, ladin gibi yapraksız ağaçlar. "Yeşilimiz hiç bitmez, çünkü yazın da sık sık yağmur yağar, çimler hep yeşil kalır, o yüzden çimlere basmak, uzanmak, futbol oynamak serbesttir" diyor Paula. Güneş gören Finlilerin çoğu çimlerin üzerine uzanmışlar. Üstlerini çıkarmayı, bikini ve şortlarını giymeyi imal etmemişler. Günlerden pazar olduğu için de tatilde herkes. Tatil havası başlamış yazın gelişiyle. Okullar kapanmış, üniversiteler tatilde, beyaz gecelerin tadını çıkarıyor Finliler. Özellikle Laponya bölgesinde. Orada güneş hiç batmıyor. 28 Mayıs'ta başlamış beyaz geceler, 28 Temmuz'a kadar sürecek. Helsinki'de de güneş sabah 4'te doğuyor, gece 10.30'da batıyor. Hava tam analmıyla kararmıyormuş ama. Bu gece göreceğiz.
KADINLAR GÜÇLÜ
Helsinki'ye ikinci gelişim. Daha önce kışın gelmiş, Laponya bölgesinde geyiklerin ve Huski cinsi köpeklerin çektiği kızaklara binmiştik. O tarihte güneşi görmemiştik, şimdi de geceyi görmeyeceğiz anlaşılan. Nitekim gece yarısı oldu ama zifiri karanlık yok. Lacivert bile değil gökyüzü, koyu mavi.
Yeni ay da tam hilal şeklinde yukarıdan göz kırpıyor.
Finlandiya kadın ve erkeğin her konuda eşit olduğu ender ülkelerden. Bizim ülkemizdeki gibi "kadınla erkek eşit değildir!" gibi bir anlayış kimsede yok. Ülkenin cumhurbaşkanı kadın zaten. Eski başbakan da kadındı. Meclis'teki 200 milletvekilinin 87'si kadınmış son hükümette. 22 bakandan 12'si de kadın.
İki hafta önce seçim yapılmış ve sürpriz bir sonuç çıkmış. Eskiden oy oranı yüzde 5'i geçmeyen milliyetçi bir parti kazanmış seçimleri. Hükümeti kurmaya çalışıyor ama halk pek memnun değil bu durumdan, parlamento önünde gösteri yapılıyordu biz şehri gezerken. Ne var ki ortada bir tane bile polis yoktu.