Kadına yönelik şiddet konusu gündemde olduğu zaman hep kadının güçsüzlüğünden söz ediliyor. Buna vurgu yapılıyor. Kadın güçsüz, korunmalı.
Değil aslında. Güçsüz olan erkek. Erkek güçsüz olduğu için kadına şiddet uyguluyor. Uyguladığı kadın kim? Karısı. Sevdiği, koynuna aldığı kadını dövüyor, sonra pişman oluyor, ağlıyor, özür diliyor, sonra yine aynısını yapıyor.
Dünkü gazetelerde ve internet sitelerinde bir futbolcunun eşine uyguladığı şiddet vardı. Genç bir adam, güzel bir kadın. Severek evlendiği bir kadın. Sonra kıskançlık adı altında dayak.
Zavallı olan aslında erkekler. Kadınlar da çaresiz değil. Hele ki bir meslekleri varsa. Olmasa da kadınlar aslında ekmeklerini taştan çıkarabilirler. Yeter ki kendilerine güvensinler. Çaresiz olduklarını düşünmesinler. Ve başlarında bir erkek olması için yağmurdan kaçarken doluya tutulma misali bir erkekten ayrılıp ötekinin himayesi altına girmeye çalışmasınlar.
Bu demek değil ki sevmesinler, evlenmesinler. Asla. Sadece kendilerini ezdirmesinler. Dana önce de yazdım defalarca. Benim itirazım kadınların "Öğrenilmiş çaresizliğe" teslim olmalarına.
Erkeklere gereğinden fazla önem vermelerine. Onları gözlerinde fazla büyütmelerine. "Hayır!" diyememelerine. Tercih yapmaya zorladıklarında, tokat attıklarında ses çıkarmamalarına.
Kendilerini önemsemelerine, güçlerinin farkında olmamalarına.
Çünkü insanlar çaresiz değil. Kadınlar hiç değil. Her insanın içinde potansiyel bir güç vardır. Psikologlar, kadınların genellikle güçlerini aile sistemini, aile fertlerini ve çevrelerindekileri güçlendirmek yolunda kullandıklarını söylüyorlar. Özellikle çocukları ve eşinin dış dünyada sağlıklı ve başarılı olması için kadın tüm potansiyelini ve gücünü seferber ediyorlar.
Buna psikoloji dilinde "başkalarını güçlendirmek için kendi gücünü kullanmak" deniyor ve işin ilginç tarafı, bunu gerçekleştirmenin güçlü olmaktan daha fazla güç gerektirdiği.
BİRLİKTE GÜÇLENME
Uzmanlara göre bu tür güç, farklı davranış tarzları ve farklı amaçlar güder. Yani gücünü bu şekilde kullanan kişi, her şeyi tümüyle kontrol edemeyeceğini bilir. Bu yüzden diğer kişilerin sürekli değişken güçleriyle baş etme yollarını arayıp bulmaya ve anlamaya çalışır. Zamanlamayı iyi yapma, becerilerini yerinde kullanma ve sabırla kendini daha güçsüz hisseden kişinin gelişmesini ve güçlenmesini sağlar.
Psikolojide bu tür güce "birlikte güçlenme" adı veriliyor. Bu terim, güç birliği ederek kendini güçlü hissetmek, başkalarını güçlendirerek kendini güçlü hissetmek anlamını taşır.
Ve bu, topluma hakim olan ve erkeklerin anladığı geleneksel güç anlayışından; yani bir başkası üzerinde güç kullanarak kendini güçlü hissetme kavramından oldukça farklıdır. Genelde kadınlara özgü bir güçtür çünkü toplumun kadınlardan beklediği de budur.
Kısacası kadınlar güçlerinin farkında olmadan büyük bir güç sarf ediyorlar. Önemli olan bu gücün farkına varmaları.
NOT: Bugün Manisa'dayım. Saat 11.00'de Ufuk C&R'de Kırmızı'nın toplantısı var. Yeni Asır okurlarını da bekliyorum.