Üniversiteye giren kadın sayısı, erkeklerin çok gerisinde olmamasına rağmen, üniversiteyi bitiren veya mezun olduktan sonra iş hayatına giren kadın sayısıyla eşleşmiyor. Yani yarısından fazlası diplomalı ev kadını olmayı tercih ediyor.
Çoğu ailenin veya eşin baskısıyla birçoğu da kendi isteğiyle. Bunun nedeni de anne olmak istemeleri.
Eğer çocuklarına bakacak güvenilir birilerini bulamazlarsa kadınlar çalışmak yerine evde oturup çocuk bakmayı tercih ediyorlar. Bu kadınlardan biri de Zafer Kozanoğlu. Yükseliş Koleji'ni bitirdikten sonra Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ne giren, Kütüphanecilik bölümünü seçen Kozanoğlu, üniversite son sınıftayken evleniyor. Mezun olduktan sonra çalışmayı düşünürken hamile olduğunu öğreniyor. O günlerde hocası, "Tıp Fakültesi'ne kütüphane müdürü arıyorlar, ben seni önerdim, hemen git görüş" diyor.
İŞE ARA VERMEK
Görüşme gayet olumlu geçiyor ve o dönem dekan olan Rıdvan Ege, hemen işe başlamasını istiyor. Evli olduğunu söyleyince 'eşinle konuş, gel' diyor.
Eve gelince önce annesine söylüyor olanları. Annesi, kızının çalışmasını, evlense bile iş kadını olmasını isteyen bir kadın. Eşi de öyle, kararı Zafer'e bırakıyorlar. Ertesi gün dekana gidip, 'Ben çalışmak istiyorum ama size bir şey daha söylemem lazım, ben hamileyim, bir süre sonra doğum iznim olacak' diyor. 'Öncelikle dürüst davrandığın için teşekkür ederim. Ama kadınların hamile kalmasını yasaklayan bir yasa yok. Bu senin en doğal hakkın. Hemen başlayabilirsin' deyince işe başlıyor. Doğum iznini kullanıp çalışmaya devam ediyor. Bu arada kocası master yapmak için Londra'ya gidiyor. Zafer Hanım, başta çocuğuyla beraber Türkiye'de kalıp, işine devam ediyor. Gitme kararı alınca istifa etmek istiyor ama ücretsiz izin alınca döndükten sonra tekrar çalışmaya başlıyor. Ta ki ikinci çocuğu doğuncaya kadar. Sonrası pek çok kadının yazgısı: çocuklar için çalışmaya ara vermek ya da bırakmak.
ALTIN BİLEZİK
Bir kere çalışma hayatının tadını alan kadınlar, kolay kolay evde oturamıyor. Çocuklar büyürken, bir tesadüf eseri ya yardım kuruluşlarında ya sivil toplum derneklerinde çalışmaya başlıyorlar. Zafer Kozanoğlu da bir iki dernekteki arkadaşlarına yardem ederken, kendini başkan olarak buluyor. "Derneklerde çalışırken farkında olmadığım yeteneklerimi keşfettim. Organizasyon yapmayı bildiğimi öğrendim. Tabii burada aldığım eğitimin çok yararı oldu. Özellikle kütüphaneciliğin."
Derneklerde çalışırken yeteneklerini keşfeden, yapamayacağını sandığı konularda başarılı olduğunu gören Zafer Kozanoğlu, bir arkadaşından gelen teklifle girişimci olarak yeniden iş hayatına dönüyor. Bir temizlik şirketinin bayiliğini alıyor. Kısa zamanda işleri büyüyor, 350-400 kişiyi istihdam etmeye başlıyor.
Şimdi Türkiye Alzheimer Derneği Üyesi. "Okumak çok önemli. Her genç kız eğitimine devam etmeli ve bir meslek sahibi olmalı. Eskilerin deyimiyle kolunda bir altın bilezik olmalı. Evlenince çalışmasalar da günün birinde boşandıklarında hayatlarını sürdürebilmeliler." diyor ve devam ediyor: "Yardım etmek çok önemli. Para mutluluk veriyor elbette ama yapılan araştırmalar hayır kurumlarına yandım etmenin insanı daha mutlu ettiğini gösteriyor. Bir sivil toplum kuruluşunda çalışıp birilerine yardım etsinler."