Konumuz yine, hamile kadınlara TRT ekranlarından yapılan ayrımcılık. Ekranda bir saniyecik sigara veya marka görünmesine katlanamayan ve hemen ceza yazan RTÜK, kadınlara yapılan ayrımcılığa göz yumdu. Üstelik, "6112 sayılı kanunun yayın hizmet ilkelerini düzenleyen 8'inci maddesinin (e) bendinde yer alan; "Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, özürlülük, siyasi ve felsefi düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez" ilkesi ve (s) bendinde yer alan; "Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez" ilkelerine rağmen...
Bu nedenle KA.DER, Basın Konseyi'ne bir mektup yazarak gereğinin yapılmasını istedi. Birçok stk da durumu protesto etti, etmeye devam ediyor.
CİNSELLİĞİN TEZAHÜRÜ
Hamile kadınların sokaklarda gezmelerinin istenmemesinin ardında yatan nedenlerden biri de "cinsellik"in tezahürü. Yani bir kadının hamile kalmasının cinsel ilişkiye girdiğinin kanıtı olarak görülmesi. Bu yüzden hamilelerden bahsederken muhafazakar erkekler utanıp, sıkılıyor ve söze "Affedersiniz hamile!" sözleriyle başlıyorlar. Bu yüzden ortalarda fazla gözükmemesi isteniyor.
Çünkü cinsellik İslami toplumlarda "etkin bir tehlike odağı ve potansiyel bir kargaşa unsuru" olarak görülür. Bu nedenle cinsellik yönlendirilmeye, denetlenmeye, meşrulaştırılmaya ve evcilleştirilmeye, şehvetten uzak durulmaya çalışılır. Düzenin tamamen karşısında olunan cinselliğin denetimsiz ve değişken ögesi olan "şehvet"tir. Bu şehvetten kurtulmak da cinselliğin değil, kadının ve kadın bedeninin cinselliğin denetim altına alınmasıyla mümkün olur.
ŞEHVET VE KADIN
Faslı feminist yazar Fatma Mernissi, İslami düzenin iki tehditle karşı karşıya olduğunu düşündüğünü söyler: Bu tehditlerden dışarıda olanı kafir, içeride olanı kadındır.
Bir başka İslami düşünür Tunuslu sosyolog Abdülvehap Boudhiba da, "Kadın da hem baştan çıkaran hem fesat hem çekici hem de isyana teşvik edendir. Erkekler kadınların çekiciliklerine kapıldıklarında Allah'ın iradesine karşı ayaklanırlar" düşüncesinin hakim olduğunu söyler.
Dolayısıyla kadının örtünmesi, eve kapatılması, denetim altına alınması istenir. Kapalı giyinmesi, başını örtmesi de yetmez, vücut hatlarının da belli olmaması istenir. Çarşaf giymesi yani. Tesettürü savunan Emine Şenlikoğlu'nun türbanlı olmasına rağmen Esra Elönü'nün kıyafetini beğenmemesi ve şaka yollu sopa isteyip dövmek istemesi gibi...