Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati Yazıcı, bir süre önce basında çıkan demeçleriyle, perakende sektöründe küçük esnafı koruyacak düzenlemelerin hayata geçirilmesinin elzem olduğuna işaret etmiştir. Sayın Bakan, kanun çalışmalarının taslak şeklinde kalmasından dolayı, 200 milyar liralık büyüklüğe ulaşan sektörde aksaklıkların yaşandığını belirtmiştir.
Sayın Hayati Yazıcı'nın tespitleri son derece isabetlidir. Gerçekten de bugün perakende sektöründe faaliyet gösteren ve büyük sermayenin haksız rekabetine maruz kalan küçük işletmeler korumasız durumdadır. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, Türkiye'de esnaf teşkilatları büyük alışveriş merkezlerine karşı değildir. Hipermarketler bir dünya gerçeğidir. Ancak esnaf ve sanatkarlar artık perakende sektöründeki haksız rekabetin önlenmesini beklemektedirler. Üyesi olmaya çaba gösterdiğimiz AB ülkelerinde ve Amerika'da daha önce bu süreç yaşanmış ve bu ülkeler yaptıkları yasal düzenlemelerle küçük işletmelerini koruyacak tedbirleri almışlardır. Esnaf sanatkarlarımızın beklentisi, AB ülkeleri ve Amerika'daki uygulamaların benzerlerinin Türkiye'de de yürürlüğe girmesidir.
YABANCI SERMAYE
Aslında sorun sadece esnafın değil, tüccarın, sanayicinin, üreticinin, zincirin devamında tüketicilerin de sorunudur. Türkiye bugün cari açıkla mücadele etmekte, ekonominin her katmanı sürdürülebilir kalkınma için yerli üretimin desteklenmesi gerektiğini kabul etmektedir. Oysa bugün perakende sektöründe bulunan ve çoğunluğu yabancı sermaye ortaklığı ile faaliyet gösteren büyük mağazaların raflarına ithal ürünler hakimdir. Yerli üreticilerin üzerinde bulunan ciddi maliyet yükü ithal ürünleri daha ucuz kılmakta, yerli ürünler söz konusu marketlerin raflarında kendilerine yer bulamamaktadırlar.
Bu durum hem sıcak paranın yurt dışına kaçmasına hem de yerli üreticilerin ve tüccar aracıların mağdur olmasına neden olmaktadır. Ayrıca sektörün ağırlıklı olarak yabancı sermayenin eline geçmesi, orta ve uzun vadede Türk ekonomisi açısından sakıncalar da doğurabilecektir.
Öte yandan perakende sektöründeki mevcut yapı, 75 farklı iş kolunu olumsuz etkilemektedir. Perakende piyasasına büyük maddi güçle müdahale edip pazar payını büyütenler istediği ürünü istediği fiyattan almakta, bazı alanlarda sadece pazara hakim olmak adına uzun süre zararına satış yapmayı bile göze alabilmektedirler.
Üreticilerden alınan reyon ve raf kiraları, çok miktarlı alımlardan elde edilen iskontolar ve etkin pazarlama teknikleri, büyük mağazaların maliyetlerini minimum seviyelere indirmektedir. Dolayısıyla ekspres marketleriyle artık sokak aralarına kadar giren büyük mağazalarla üyelerimizin rekabet etme şansı kalmamıştır. Özetlersek, büyük alışveriş merkezlerine ilişkin tasarının esnaf kuruluşlarının görüşleri de göz önüne alınarak bir an önce yasalaşması, perakende sektöründe çalışma kurallarının belirlenmesi artık zorunluluk haline gelmiştir.
OKUR MEKTUPLARINA SORU-CEVAP
Genel Sağlık Sigortası
Türkiye'de 1.1.2012 tarihinden itibaren zorunlu genel sağlık sigortası uygulamasına geçilmiştir. Tutuklu, erbaş, milletvekilleri, yedek subay okulu öğrencileri, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri gibi kanunla belirlenmiş bazı kesimlerin dışında Türkiye'de ikamet eden herkes zorunlu genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır. Herhangi bir sosyal güvencesi olmayanların da sağlık hizmetlerini eksiksiz alabilmelerini amaçlayan uygulamaya göre, kapsama giren herkes devletin belirlediği ölçüde sağlık primi ödemekle de mükellef olmuştur. Gelirleri asgari ücretin üçte birinin altında olanların prim ödemeleri ise devlet tarafından üstlenilecektir.
Üyelerimizden yılbaşından itibaren uygulamaya konulan genel sağlık sigortasına ilişkin çok sayıda soru gelmektedir. Yerimiz el verdiği ölçüde bu soruları cevaplamaya ve esnaf sanatkarlarımızı aydınlatmaya çaba göstereceğiz.
Mehmet Şen (Çiğli): Uzun süre servis işletmeciliği yaparak Bağ-Kur'dan emekli oldum. Bağ-Kur emekliliğim nedeniyle aylık alıyorum. Yeni uygulama nedeniyle aldığım sağlık hizmetlerinde herhangi bir değişiklik olacak mı?
C: Sosyal güvencesi bulunan kişilerin durumu aynen devam edecektir. Siz Bağ-Kur'dan emekli olduğunuzu ifade ediyorsunuz. Siz ve bakmakla yükümlü olduğunuz kişilerin sağlık yardımları kanun kapsamında karşılanmaya devam edecektir. Yani esnaf, işçi ve memur olarak çalışan zorunlu sigortalılar ve emekliler ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler için herhangi bir değişiklik getirilmemiştir.
Yıldıray Demirpençe (Göztepe): Sıhhi tesisat işi ile uğraşan esnafım. Eskiden Bağ-Kur diye tabir edilen, 4/b sınıfı kapsamında sigortalıyım. Ancak 60 günden fazla prim borcum bulunuyor. Sağlık hizmetlerinden nasıl yararlanacağım?
C: Eğer borcunuzun tamamını ödeyecek gücünüz bulunmuyorsa en yakın SGK merkezine gidip borcunuzu taksitlendirebilirsiniz. 6183 sayılı kanun çerçevesinde borcunuzu taksitlendirip ilk taksiti ödediğiniz takdirde siz ve bakmakla yükümlü olduğunuz kişiler sağlık hizmetlerinden yararlanabileceklerdir.
Cemil Dikmen (Çamdibi): Bağ-Kur emeklisiyim. 18 yaşını dolduran çocuklarım sağlık güvencemden yararlanabilecekler mi?
C: 18 yaşını aşmış ve evli olmayan erkek çocuklar, lise ve dengi öğrenim gördükleri takdirde 20 yaşına kadar, yüksek öğrenim görmesi halinde ise 25 yaşına kadar ana veya babasının sağlık güvencesinden yararlanabileceklerdir. Bu kapsama girenlerin her yıl öğrenci belgelerini Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü'ne iletmesi gerekmektedir.
Kız çocuklarına gelince, 1 Ekim 2008 tarihinden önce ebeveyn üzerinden sağlık yardımı alan kız çocukları, sigortalı veya evli olmadıkları takdirde yaş şartı aranmaksızın sağlık hizmetlerinden faydalanmaya devam edeceklerdir. 1 Ekim 2008 tarihine kadar ebeveyn üzerinden sağlık yardımı alamayan ve 18 yaşını aşan kız çocukları ise, genel sağlık sigortasından faydalanmak için gelir tespiti yaptıracaklardır. Bu durumdaki kız çocukları gelirine göre sağlık primi ödeyerek sağlık hizmetlerinden yararlanabileceklerdir. Eğer gelirleri asgari ücretin üçte birinin altında ise prim ödemeleri devlet tarafından üstlenilecektir.