Fenerbahçe'nin unutulmaz sağbeki Şükrü Birand telefon etti. "Ali, Salı akşamı Metin Oktay'ın gecesi var, sen de gel" dedi... "Hayrola?" dedim. Ekledi: "Biliyorsun Kral'ın 19'uncu ölüm yıldönümü. Onu bir barkovizyon gösterisi, fotoğrafları ile anacağız. Sonra da panel var. Konuşmacılar Metin Oktay ile ilgili anılarını, anekdotları anlatacaklar..."
***
Ben Galatasaraylı Ali, bir Fenerbahçeli arkadaşım Şükrü'nün davetiyle futbolumuzun gerçek efsanesi Metin Oktay'ın gecesine gittim. İyi ki gitmişim. Hem Kral'ı içim titreyerek ve gözümden yaş gelerek andım hem de dostları gördüm. Bir de Metin Oktay'ın hayattaki takım arkadaşlarını (Allah hepsine sağlık versin) yakından ve yıllar sonra görebilmek benim için ekstra bir mutluluk oldu...
***
Metin Oktay 1955 yılında İzmirspor'dan Galatasaray'a transfer olduğunda ben daha sekiz yaşında Alsancaklı bir çocuktum. Karşıyaka doğumlu Metin Oktay 1969'da jübilesiyle futbola veda edinceye kadar insanlığı, efendiliği, futbolculuğu ve eşsiz golcülüğüyle öyle bir kimliğe büründü ki, bugün onun ölümünden sonra dünyaya gelen onu hiç seyretmemiş, onu hiç tanımamış gençlerin de idolü oldu... Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Metin Oktay için "Evet..."
***
Bir futbolcu düşünün ki, ezeli rakipleri tarafından da taparcasına seviliyor ve ona kimse kötü bir şey söylemiyor, yakıştırmıyor.
Delikanlı... Arkadaş canlısı... Tanısın, tanımasın herkese "Güzel adam" diye hitap ediyor. "I love you- seni seviyorum" sözünü ağzından düşürmüyor.
Gerçek bir beyefendi, bir centilmen. Herkesle çabuk kaynaşıveren, yardım sever bir dost. Halkın sevgilisi. Dedikodu bilmeyen, açık sözlü, sevecen. Hiç bir zaman büyüklük kompleksine kapılmayan, her zaman mütevazi, yüzü hep gülen, pozitif bir insan.
Kimseyi kırmamış, yediği tekmelere bile isyan ettiği görülmemiş bir sporcu. Hayatında kazara bir kez kırmızı kart gören, o maçta ki rakibi Fenerbahçeli futbolcular tarafından içtenlikle teselli edilerek saha dışına yollanmış bir sporcu...
***
Galatasaray aşkı yüzünden ilk eşi Oya Sarı'dan ayrılmış. 1961'de İtalya'ya Palermo takımına transfer olduğunda bir yıl zor dayanıp İstanbul'a Galatasaray'ına geri dönmüştü.
Tüm spor otoriteleri Metin Oktay'ı ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük golcüsü olarak gösterirler. Onun eşsiz bir stili olduğunda birleşirler. Onun gibi kafa golü atan yoktur hala. Ölümünden sonra Almanlar bile gelmiş geçmiş en büyük golcüleri Uwe'ye benzeterek "Türkiye Uwe'sini kaybetti" diye manşet atmışlardır Metin Oktay için...
***
13 Eylül 1991 gününün çok erken saatlerinde Boğaziçi köprüsünde geçirdiği trafik kazasıyla son buldu Kral'ın yaşamı. Onun gollerini az da olsa sahalarda izleyebilmiş futbolseverlerden biri olduğum için kendimi şanslı hissederim.
Seksenli yıllarda Kübana'da şarkı söylediğim bir gece kulise gelip beni kutlamasını unutamam. İkinci eşi, 1965'ten 1991'e 26 yıl aynı yastığa başkoyduğu Servet Kardıçalı ile oturdukları Mecidiyeköy'de Ali Sami Yen'e bakan evlerinde onunla karşılıklı viski içtiğim, onun güzel sohbetlerine ortak olduğum bir kaç geceyi ve o tatlı diliyle bana "Güzel adam" deyişini de unutamam...
***
Sevgili Mahmut Özgener başkanım, bir teklifim var... Futbol Federasyonu her yıl, en centilmen, en sevecen, rakip oyuncular ve taraftarlar tarafından da en sevilen futbolcuya bir "Metin Oktay Sevgi ve Centilmenlik" ödülü versin. Seneye bu efsane sporcumuzu 20'inci ölüm yıldönümünde anacağız. Bu ödülle Metin Oktay efsanesini daha da netleştirip gelecek kuşaklara taşıyalım. Çünkü bu ödülü onun kadar hakeden başka bir sporcu dünyaya gelmemiştir...