Önünde 2 kilometrelik nefis bir kumsalın başladığı, belki de Marmara Denizi'nin en hoş kıyılarından biri. Yirmi yıl önce tesadüfen keşfettiğimiz ve her yaz sezonunun büyük bir bölümünü geçirdiğimiz huzur yuvamızın bulunduğu yer. Burası İstanbul'un merkezine 110 kilometre uzaklıkta, Trakya sınırına girdikten beş dakika sonra ulaştığımız, Marmara Ereğli'sine bağlı Sultanköy... Yirmi yıldır yaz ayları demir attığımız gözağrımız...
***
Çocukluğumun tüm yaz ayları kesintisiz İzmir'in İnciraltı sayfiyesinde geçti. O zamanlar sayfiye yeriydi. Elektrik ve suyun olmadığı, çadır ve hasır çardaktan oluşan kampta geçerdi yaz tatillerimiz. Sami Bey'in motorundan testiyle su taşır, geceleri karpit lambasıyla aydınlanırdık. İnciraltı her yıl aynı ahbapların üç aylık buluşma yeriydi. Alsancak'taki evimizden eşyaları yüklememiz, İnciraltı'na ulaşmamız ve çadırla çardağın kurulması bir günümüzü alırdı. Tel dolaplarımızda kahvaltılıklarımızı saklar, her gün taze süt ve yumurtalarımızı da Sami Bey'in çiftliğinden alır, balığımızı kendimiz tutar, doyasıya oynar, eğlenir ve kurtlarımızı dökerdik. Hala unutamadığım mutlu, keyifli çocukluk anılarımın kaynağında İnciraltı vardır...
***
17 yaş sonrası popüler olmaya başlayan, kendi harçlığını çıkaran delikanlı Ali'nin yaz tatilleri farklı mekanlarda geçmeye başladı. İş hayatımız, çevremiz genişledikçe, popüleritemiz arttıkça modern tatil köylerinde, otellerde, yatlarda bekar ya da evli zamanlarımızda tatil keyfinin her türlüsünü yaşadık. Ama İnciraltı'nın bıraktığı tad hala damağımda. Diğerleri karman çorman. Hepsi birbirine girmiş. Hatırlamak istediğimde binlerce fotoğraf ve film karesini üstüste görüyor ve net bir resime ulaşamıyorum.
***
1980'lerin sonlarında bir fırsat çıktı ve Bodrum'un Torba'sında bir kooperatif evine sahip olduk. Çalıştığımız için uzun süre kalma şansımız olmuyordu. İstanbul'dan gidip gelmek zor ve masraflıydı. Buna rağmen bir kaç yıl kısa sürelerle de olsa tadını çıkardık. Ama İlkyaz doğmuştu ve Torba'dan yeteri kadar yararlanamıyorduk.
***
Bir gün tesadüfen bulduk Sultanköy'ü. Önce o kıyı evlerinden birini almak boyumuzu aşar diye düşündük ama insan çok isteyince olmazı olduruyor. Çalıştık çabaladık ve o villalardan birine sahip olduk. Yirmi yıldır yaz aylarını fırsat buldukça burada geçiyoruz. İstanbul'dan bir buçuk saatlik mesafeyi gidip gelmek hiç sorun değil. Bu yüzden Sultanköy'de zaman geçirmek bizim için büyük kolaylık.
Çocukluğumda geçirdiğim huzurlu tatilleri burada da buldum. Komşularımı seviyorum. Yazdan yaza görüşsek de aramızda güzel bir arkadaşlık gelişti. Kızımız İlkyaz burada büyüdü. Çocukluk arkadaşlarıyla şimdinin pırıl pırıl gençleri oldular. Hala ilk günkü sevgi ve muhabbetle buluşuyorlar.
Trafik gürültüsünden uzak, dalga ve kuş seslerinin eksik olmadığı huzurlu bir ortamda mütevazi yazlık evimizde yirminci yıla girdik. Şimdi bu yazıyı oradan yazıyorum.
Sami Bey'in bahçesinden yeni toplanmış domates, salatalık, biberler, kümesten alınmış taze yumurtalar ve yeni sağılmış mis gibi sütümüz burada yok ama o günlerde hissettiğim huzur fazlasıyla var. Bir de iletişimi sağlayan teknolojinin bizlere sunduğu nimetleri inkar etmeyelim. Her şey bir yana, ailemle sağlıklı bir yaz daha geçirmenin güzelliğini hiç bir şeye değişemem.
***
Dostlarımız sık sık arıyor. Bodrum'a, Çeşme'ye, Kuşadası'na, Göçek'e, Marmaris'e evlerine ya da yatlarına davet ediyorlar. Nasıl olsa konserler için gittiğimizde bir kaç günümüzü de onlarla paylaşabileceğiz.
Ama şimdi Sultanköy zamanı...