İzmir'e konserden bir gün önce gittik. Aysun'la benim yıllardan beri İzmir'de konakladığımız tek yer var. Timur Gönülşen kardeşimin Kordon Otel'i. Ne zaman gitsek dördüncü katta, deniz üstündeki süit odayı bize tahsis eder. Ama bu kez sponsor olan Hilton'da kalacakmışız. Ekip arkadaşlarımızı yalnız bırakmamak için Timur'a haber vermedik ve biz de Hilton'da kaldık. Hilton'un da özellikle manzarasını pek severim. 30'uncu kattan canım İzmir'i bol bol seyrettim ve fotoğrafladım.
Tam karşımda Karşıyaka'nın solunda Bostanlı'nın tepesinde Çiğli'ye bağlı bir Mavişehir var. Ben İzmir'de yaşarken böyle bir semt yoktu. Sonraları yapılmış. Adını çok duymuş ama hiç gitmemiştim. İşte İzmir'deki ilk akşamımızda orada bir mekana davetliyiz. İlk gençlik yıllarında benim gibi İzmir gazetelerinde müzik yazmaya başlayan, profesör doktor olduktan sonra bile hala yazılarını sürdüren Erkan Sevinç kardeşimizin davetlisiyiz. 'Kuzguni' diye bir yer açılmış bizi oraya götürecek...
Gittik. Kapıda karşılandık. 'Kuzguni Sanat Cafe& Brasserie' o akşam bize özel hazırlanmış. Sahibi Güler Doğru ve sağ kolu Pelin Hanım öyle bir masa donatmışlar ki yok yok. Hele benim en sevdiğim Girit mezelerinden gözümü alamıyorum. Şimdi onlara bir kadeh rakı yakışmaz mı? Ama sesim kısık, ilaç alıyorum. Gece iğne yaptıracağım. Konuşmam bile yasak. O zaman yapacak tek şey var. O muhteşem mezelere soluksuz dalmak...
Bize, ekip arkadaşlarımla birlikte uzun bir masa yapmışlar. 'Kuzguni' bize özel kapatılmış. Bir de sahnesi var. Dört müzisyen bir solist bize özel müziğe başladılar. Hemen dikkatimi çekti.
"Kim bu şarkıcı?" dedim. Psikologmuş. Adı Zahit Harmanlı. Haftanın birkaç gecesi orada müzik yapıyorlar. Hayran kaldım. Karşımda sesini beş oktav kullanabilen, müthiş duygulu şarkılar söyleyen kontr tenor bir solist (en ince erkek sesiyle yani falsetto söylüyor) ve müziğin ruhunu hissederek ona eşlik eden dört müzisyen... Onların da adı 'Kırık Plak'... Ara veriyorlar. Sohbet ediyoruz. Sonra tekrar müziğe başlıyorlar... Çok keyifli bir gece geçiriyoruz. İzmir her zaman bu tür sürprizlere gebe...
'Kuzguni' hem damaklara hem de kulaklara hitap ediyor. Müzikli bir gecede gitmenizi tavsiye ederim.
Soluk soluğa izledim
Film galalarını pek sevmem. Filmleri vizyona girdikten sonra biletimi alıp gidip izlemeyi tercih ederim. Bazen denk düşünce BKM'nin galalarına katılıyorum. Bu hafta "Annemin Yarası" filminin galasına gittim.
Soluk soluğa izledim filmi. Çekimleri, Sırbistan, Bosna Hersek, Hırvatistan ve Türkiye'de yapılan 'Annemin Yarası'nda başrolleri 5 oyuncu paylaşıyor. Ozan Güven, Meryem Uzerli, Belçim Bilgin, Okan Yalabık ve Bora Akkaş mükemmel bir performans sergiliyorlar. Filmde özellikle Meryem Uzerli beni çok şaşırttı. Daha deneyimli oyuncular arasında, Marija rolünde bir güneş gibi parladı. Doğallığına, oyun gücüne hayran kaldım. Filmin yönetmen koltuğunda Ozan Açıktan oturuyor. Daha önce 'Silsile' ve 'Sen Kimsin' adlı filmleri yöneten Açıktan bu filmle bence kariyerinin en başarılı işine imza atmış.
Ben Jingle House'un hazırladığı müzikleri de sevdim. Filmin temposu, kurgusu, çekimleri, geçişleri her şeyi iyiydi. Hiç abartılmamıştı sahneler.
1990- 1995 yılları arasındaki Yugoslavya İç Savaşı sonrası bir yetimhaneye verilen ve 18 yaşına geldiğinde yetimhaneden çıkarak anne ve babasını aramaya başlayan Bosnalı Salih'in hikayesini anlatıyor film. Salih'i canlandıran Bora Akkaş'ı ilk kez izledim.
Ozan Güven'i ilk kez bu kadar yakıştırdım rolüne. Çok beğendiğim Haluk Bilginer'in performanslarını hatırlattı bana. Belçim Bilgin de, Okan Yalabık da kariyerlerinin en başarılı performanslarını koymuşlar ortaya. Ben bu filmi pek sevdim.
'Annemin Yarası' nı tavsiye ederim.