• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
BESİM KAZADO

New York’ta zaman önden gidiyor

besim.kazado@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11 Haziran 2016, 18:11
İyi pazarlar. Dilerim hepinizi afiyet, neşe ve güzelliklerle buluyorum. Buralarda bahar, yaz, yağmur, güneş... dolu dizgin.
En sevdiğim hava diyebilirim, tam ısınıyor hava bir yağmur bir rüzgar serinletiyor ortalığı. Tişörtten kazağa, parmak arası terlikten çizmeye her şey, her renk, her tarz caddelerde.
İndirimler tam zamanında.
Etrafta rengarenk panayır havası var. Buna karşın geçen hafta yazdığım gibi vitrinler kış sezonunun habercisi.
Her şey gibi aylar evvelden giyim hatta eğlence programları yapılıyor.
Kime sorarsanız en az 2 yıla kadar tatil, okul, eğlence programları hazır. Düşünün Ağustos, hatta Aralık ayında gerçekleşecek konser biletleri bitmiş veya bitmek üzere. Herkes programını yapmış bile.

DOSTLARLA BİR ARADA

Bu arada Türkiye'mden dostlar bol bol gelmekte. Ben de onları görme, onlarla olma mutluluğunu tadıp duruyorum.
Dün Miami'den çocukluğunu bildiğim güzel kızlardan biri geldi. Sema...
Sema Sipahioğlu. İnsanın bir hareketi, bir tarzı değişmez mi? Aynı olduğu için her seferinden olduğu gibi 1 gün önce berabermişiz gibi kaldığımız anılardan devam... Sant Ambreous'ta buluştuk.
Sohbetin göbeğinde Cihanna ile devam.
O ne hatıralar... Seyahatler... Gezmesini, tangoyu, denizi, kar tatillerini, kısacası iyi yaşamasını bilen bir anne babanın kızı... Akşam da Zuma... New York'un in mekanlarından biri, Madison üstünde Zuma. Değerli bir Türk işadamının ortak olduğu mekan ağzına kadar doluydu. Uzakdoğu mutfağında bilhassa Sushi'de çok başarılı restoran ayrıca aydınlatma ve müziği ile de çok başarılı.

PAPYONA ÇOK ALIŞTIM

Ardından bu akşamki Harry Cipriani'de yemek... Sohbetlere doyamadığımız minik gruba Miami'den gelen Arto katıldı. Buradaki ilk ve en kadim dostum Şule'min (Haskell) de katldığı gece süperdi. 5. Avenue'deki Cipriani de başka. Şöyle biraz daha ağdalı olması belki yaşımdan dolayı daha cazip geliyor bana.
Bu arada buralarda yemeklerde olsun, tiyatro veya balelerde olsun taktığım papyona pek alıştım. Geldiğimde oralarda kendime göre bir tarz yaparsam şaşırmayın.
Dost gezmeleri iyi hatta çok iyi de bir müddet gidemediğim müzikal, tiyatro ve balelere sıkı daldım 1-2 gündür.
Hep söylediğim gibi takip etmek lazım aktiviteleri. Aksi takdirde hani konuşurken bir sanat meraklısıyla "dün gece süper bir gecedeydim, falanın oynadığı veya şunların katıldığı..." deyince şöyle bakakalıyorsunuz. Düşünün Barbra Streisand gibi dünya ikonunun Ağustos konserinin biletleri bitmiş. Düşünüyorsunuz, ne zaman satışa çıktı biletler ne zaman bitti.
Tüm yenilikler böyle geçip gidiyor.
Elimden geldiği kadar takip ediyorum.
Yine de kaçırdıklarım oluyor çoğuna üye olmama rağmen.

SON DAKİKA YETİŞTİM

Geçen gün kendimi baleye matineye gitmeye şartladım, çünkü diğer gün ve seanslara gidemeyecektim.
The Mark otelinde yediğim öğlen yemeğini ana yemeği iptal ederek (aklım da orada kalarak) acil kestim. Yağan ciddi yağmurla araba bulamayacağımı anladım, aniden verdiğim kararla Central Park'ı büyük bir dikkatle yağmurdan önümü zor gördüğüm stratejik yollardan baştan başa geçtim.
Metropolitan operaya geçebildim kazasız. Son dakika biletimi de alabildikten sonra koltuğuma geçtim. Sırılsıklamdım, saate bakmaya karar verdim, yetişebilmem bir mucizeydi.
Saate baktığımda gösterinin başlamasına 2 dakika kaldığını gördüm. Gel de pozitif enerjiyi ıska geç.
Her yıl bu zamanda American Ballet Theater (ABT) ile başlayıp New York City Ballet ile devam eden muhteşem gösteriler Alvin Alley ile biter.
Ben de başı dönmüş bir vaziyette çoğuna yetişmeye çalışırım. Alexei Ratmansky'nin koreografisini yaptığı bu önemli balenin müziği Nikolai Rimdky-Korsakov'a ait. 'The Golden Cockerel'... Müzik, dans, dekorların ilginç ve güzelliği dışında balet ve balerinler muhteşemdi.

REKORTMEN DAMDAKİ KEMANCI

Ve her sahneye konduğunda gişe rekorları kıran, epey sene önce İstanbul'da seyrettiğim 'Fidler on the Roof' yani Damdaki Kemancı... Evimin alt köşesindeki müzikholde sahneleniyor.
O yüzden aylardır hani komşu diye başka gösterilere gidiyordum ki geçenlerde tesadüfen uğradığımda kalabalığa rağmen şanslı bir koltuk bulunca hemen içeri geçtim. Tek kelime ile muhteşem bir gösteri izledim.
Aşina olduğum müziği, tabii dekor ve kostümleri ile bu yılki Tony ödüllerine aday müzikale 'süper' demekten başka bir laf kalmıyor.

YÜRÜYEREK KEŞFEDİYORUM

Buralarda tiyatrolar kadar sevdiğim bir şey var ki, yürümek... Yorulmadan sıkılmadan yürümek. Central Park'ta her sabahki yürüyüşler haricinde her zaman ayrı bir sokaktan geçtiğim yürümelerimde hiç sıkılmadan yeni cadde, yeni vitrin yeni çevre görmeden edemiyorum. Böylece sıkılmadan uzun yürüyüşler yapabiliyorum.
Birkaç caddede mutlak bir kalabalık bir event oluyor, mutlak kendinize uyan bir ortam bulabiliyorsunuz.
Geçen gün acele bir yere giderken pek sevdiğim The New York Palace'ın bahçesindeki bisiklet kıyafetime pek uygundu. Tam önünde durdum ki masalardan birinde oturan bir hanım resminizi çekebilir miyim deyince pek hoşuma gitti bir tane de kendi makinemle çektirdim... (körler sağırlar, birbirilerini ağarlar misali). Hepinize mutlu bir hafta diliyorum...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.