• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Sokaklardan silah sesleri yerine melodiler yükselsin BÜLENT GÜRLÜK

Sokaklardan silah sesleri yerine melodiler yükselsin

bulent.gurluk@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 03 Haziran 2013, 20:36
Yaşadığımız yerleri değerli kılan nedir? Anılar, paylaşımlar ve bizden sonrakilerin sürdürmesini beklediğimiz o 'birliktelik' duygusu değil mi?
Bu kültür devinimi 'sokaklarımız' için de geçerlidir. Yıllardır, her fırsatta sanatın sokağa taşmasını, caddelerimizin, meydanlarımızın sosyal ve kültür hayatımızın canlılık merkezleri haline dönüşmesini savunur dururum. Gelişmiş ülkelerin sokakları, kültür, tarih, demokrasi, özgürlük ve modernliğin vitrinidir.
Almanya'da neredeyse her mahallenin, her mevsimin karnavalı vardır. Avrupa'nın birçok yerinde sanat gösterilerinin köşe başları ayrı, protestocuların mekanları ayrıdır... Dışarıda herkes bir yer tutar.
***
Son günlerde, Türkiye'nin de en gerçekçi kesitleriyle 'yaşam göstergesi' haline geldi sokaklar. Örneğin geçtiğimiz cuma günü, bir süredir sanat kurumlarının kapanmasına yönelik yasa taslağına tepkilerini dile getiren İzmirli sanatçılar, Kıbrıs Şehitleri'ndeydi.
Caddeye piyano kuruldu, Devlet Opera ve Balesi'nin solisti, koristi, dansçısı, orkestracısı toplanarak halkın göbeğinde provalarını yaptı.
Sanatlarıyla daha geniş kesimlerin tanışmasını sağlayan grup, İZDOB koro şefi Hans Joachim Allus'un çaldığı piyano eşliğinde Carl Orff'un 'Carmina Burana' eserinden 'Fortuna' bölümü ile 'Verdi-Wagner Gecesi'nde söyleyecekleri şarkıları seslendirdi.
***
Kalabalık bir kesimin merakla izlediği sanatçılara, kimileri de balkonlarından alkış tutarak destek verdi. Böylece 'Sanata Evet' protestosu, şarkılar ve baleyle hiçbir şiddet eyleminin başaramayacağı kadar derin izler bıraktı insanların yüreğinde.
Ezgilerin büyüsüne, dansın estetiğine kendini kaptıran çevredekiler, sanatçılardan isteklerde bulundu. Bir ağızdan şarkılar ve marşlar söylenerek tempo tutuldu.
Sanatın; cop, biber gazı, taş, sopa ve eşkıyalığın 'dağıtamayacağı' bir güçle kalplerimizi, zihinlerimizi kenetlediğini canlı canlı yaşadık...
"Bu yüzden insanca ve barış içinde bir geleceğin kök salmasında sanata, sanatçıya ihtiyacımız var. Sahip çıkın, kapısına kilit vurdurmayın" diye çırpınıyoruz.
***
Zaten son üç gündür olup bitenlere ne demeli... İlk kez buluşma, isyan ve çağrının dili oldu sokaklar. Türkiye'nin her ilinde bayrak açan kitleler, daha güzel, umutlu, baskılardan uzak ve bağımsız TC'nin yaşayacağı yarınlar için seslerini dalga dalga dünyaya duyurdular. İçine sindiremediklerinin birikimiyle, 'ulusal' bir diriliş ve direniş patlaması sergileyerek ortak değerlerinden zırhlar kuşattılar.
Elbette bu halk hareketini siyasal ideolojilerinin çizgisine çekmeye çalışan aşırı uçlar da ortadaydı. Halkın gruplara bölündüğü ortamlarda işbaşına geçen kışkırtıcılar, 'yakıp yıkma' girişimlerine masum eylemcileri de yer yer ortak etti... Polisin orantısız su, gaz, mermi ve copla karşılık vermesiyle yaşanan çatışmalar, sokakları savaş alanına çevirdi.
***
Tüm bunları yaşadıkça, halkın sokaklarda 'ortak bilinç' üzerinden kendilerini ve taleplerini ifade etmesinde sanatın, kültürün, festivallerin en değerli üretimler olduğunu düşündüm.
Tıpkı, İZDOB çalışanlarının Kıbrıs Şehitleri'nde oluşturduğu kenetlenme ruhu gibi... Umutlarımızı, hayallerimizi, duygu ve düşünceleri ifade cesaretimizi geleceğe taşımak için, sanata her zamankinden çok ihtiyacımız var. Silah sesleri, alevler ve zehirli gazlar yerine, sokaklarımızdan şarkılar, melodiler, şenlik çığlıkları yükselsin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.