• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Devlet Tiyatrosu’nda trajik bir ’Kurban’ BÜLENT GÜRLÜK

Devlet Tiyatrosu'nda trajik bir 'Kurban'

bulent.gurluk@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 09 Ekim 2014, 16:53
Sürekli politik çekişmelerin damga vurduğu Türkiye gündemi, yaşadığımız coğrafyanın kanlı oyunlarına 'kurban' giden sokak manzaralarıyla iç bunaltıcı bir tabloya dönüştü.
Toplumsal barış umudunu, ortalığı yakıp yıkan gözü dönmüşlerin şovenist ruhlarına 'kurban' vermek üzereyiz. Günlerdir savaş nidalarıyla sokağa dökülenlerin, kendi insanlarını bile ateşe vermekten çekinmediklerini korku ve hayretle izliyoruz.
Savaşın eşiğinde durmanın endişesi yetmiyormuş gibi, kardeşi kardeşe kırdıracak bir iç çatışmanın çanları beynimizde uğuldamaya başladı.
***
Neyse ki terörün acı ve gözyaşına karşı bize barışın, sevginin, aydınlığın güzelliğini vaat eden sanat sezonunun kapılarını araladık. Kara bulutların arasından bir tutam ışığa ihtiyacı olanlara, hayatını siyasetin sıkıcı vesayetinden kurtarmaya çalışanlara duyurulur!
1 Ekim'de İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin ardından, önceki gece İzmir Devlet Tiyatrosu da yeni oyunuyla Konak Sahnesi'nde karanlığa inat 'perde' dedi. Bu akşam İzmir Senfoni Orkestrası da ünlü piyanistimiz Gülsin Onay ile dimağımızı kurşun sesleri yerine notaların tınılarıyla dolduracak bir konserle müzikseverleri kucaklayacak...
***
İzmir Devlet Tiyatrosu'nun, önceki gece elinde kalan tek salonu Konak'ta sahnelediği oyunun ismi neydi dersiniz? 'Kurban'!
Tam da hayatımızın her anlamda korkuya, şiddete, savaşlara, cinsiyet ayrımcılığına, kadın cinayetlerine ve teröre 'kurban' edildiği bir dönemde, İzmir Devlet Tiyatrosu iki yıl önce kaybettiğimiz büyük üstat Güngör Dilmen'in 'Kurban'ı ile çıktı karşımıza...
Ama bir farkla... Bu kez bayramda, savaşta, evde, okulda, sokakta, dağda olduğu gibi 'kurban' gidenleri umursamayan ve sahiplenmeyen bir tavrın aksine, tam da cahilce geleneklerin kurbanı olan kadınların arkasında duran bir anlayışla...
***
Üstüne kuma getirilmesine direnen bir kadının iç parçalayan mücadelesini yerelden evrensel bir çığlığa dönüştüren; sevgisini başka bir kadınla paylaşma baskısına başkaldıran Zehra'nın acısını ve haklılığını din, dil, renk gözetmeksizin dünyadaki tüm kadınların ortak dili haline getiren Güngör Dilmen'in bu müthiş eserini büyük bir keyifle izledik.
Oyuncu ve yönetmen Tayfun Erarslan'ın sahneye koyduğu oyunda, tiyatronun en etkili malzemesi 'insan' tüm sahne öğelerinin önüne çıkarılmış. Her rolün diğer kişilerle olduğu kadar kendisiyle verdiği savaş muhteşem bir etkileyicilikle 'dramatik kurgu'nun temelini oluşturmuş. Olayların gelişimi kadar, kişilerin 'iç çatışmaları' başlı başına temposu hiç eksilmeyen bir heyecan, aksiyon ve gerilim yaratmış.
***
Bu sürükleyicilikte, rolünün hakkını terinin son damlasına kadar sahneye teslim eden tüm oyuncuların elbette büyük payı var.
Özellikle başrolleri paylaşan oyuncular Güldeniz Türküstün (Zehra), Fatih Özyiğit (Mahmut) ve Ümit Dikmen (Mirza), şimdiye kadar daha ilk oyunda performanslarını böylesine zirveye taşıdıklarına çok az rastladığım bir oyunculuk örneği sergilediler. Belli ki Erarslan çok iyi bir ekip ruhu yaratmayı başarmış ve olağanüstü bir hazırlık evresi geçirilmiş! Kendisini ve tüm ekibini yürekten kutluyorum.
***
Tabii ki sahnenin kısıtlı imkanlarına rağmen yaratıcı ve ilginç dekorun mimarı Murat Gülmez'i, kostüm kreatörü Günnur Orhon'u, oyunun trajedisini ezgilerle besleyen müziklerin bestecisi Tanju Kumbaracıoğlu'nu, vokaller Gamze Erener, İsmail Başışık ile Direncan Mansuroğlu'nu, koreograf Nurdan Sinkil'i ve ışık tasarımcısı Kemal Gürgün'ü de üstün emeklerinden ötürü tebrik ediyorum.
Ve 'Kurban'sız bir gelecek için, 'sanata evet' diyorum!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.