Dün sabah şu otomatik kapılı, çayı kahveyi makineye para atarak alabildiğimiz yeni gemilerden biriyle işe geliyorum... Bostanlı'dan sonra vapur Alsancak'a uğradığında, orta yaştan bir çift gelip arkamdaki koltuklara oturdu.
Daha gemiye adımını atarken söylenmeye başlayan kadının ağzından şunları duyabildim:
-Büyük hayal kırıklığına uğradım ya...Nerede İzmir'in o eski vapurları...
Ben denizde yolculuk ederken iyot kokusunu içime çekmeyi, martılara gevrek atmayı, beyaz köpüklere dalıp hayaller kurmayı seviyorum...
Sesindeki hüzünlü titreşimden, kadının düş kırıklığına uğradığını hissetmemek mümkün değildi. Yanında eşi olduğunu tahmin ettiğim adam ise daha rasyonalist bir tavırla karşılık verdi:
-O dediğin artık nostalji oldu. Bunlar daha modern araçlar. Bak kapısı kendiliğinden kapanıp açılıyor, güvenliği yüksek, daha süratli ve fazla insan taşıyabiliyor. Belediye kısa sürede çok yolcu taşımaya mı bakacak, yoksa senin nostalji keyfini mi düşünecek?
Sonra gazeteye geldim. Sarmaşık sayfalarının editörü Burcu Ilgın, "İzmir'in mutlaka görülmesi gereken 10 yeri" diyerek hazırladığı sayfadan bahsediyordu.
"Bu şehirde görülmesi gereken o kadar yer var mı yahu?" diye takılmadan edemedim.
Haberde sıralanan yerler arasında Kordon, Kültürpark gibi kentin simgeleşmiş mekanlarının ismi geçiyordu. Ardından Hürol Dağdelen'in de sohbete katılmasıyla, aldı mı bizi bir "Kordon'un, Kültürpark'ın görülecek nesi kaldı!" tartışması...
Burcu en gencimiz olmasına rağmen, Kültürpark'ın eski büyüsünün kalmadığını, çocukluğundaki fuarı çok daha eğlenceli bulduğunu, kaskatlı havuzda dans eden suların ve nostalji treninin bile kaldırıldığını söyledi.
Rengarenk ışıklar saçan suların ritmik hareketlerle yükselip alçaldığı havuzlar, bugün birçok kentin meydanlarını, parklarını süslerken, İzmir kendi başlattığı bu güzelliği bile yaşatamadı...
Fuar alanı yıllardır, altındaki otoparkın dışında hiçbir işe yaramayan bomboş bir kara parçasından ibaret. Bir zamanlar gazinoları ve kafeleriyle eğlence merkezi halindeki koskoca alan, şimdi ağaç diplerinde keşlerin yattığı bir sarhoş yatağına dönüştü.
Bazılarına sorsanız, 'fuar günleri' birer nostalji oldu!
Oysa ki 'nostalji', hazzı dimağımızda kalan meşgalelerin sadece iç çekerek andığımız birer anıya dönüşmesi demek değildir.
Eski değerler yaşatıldıkça 'nostalji' diye bir şeyin varlığından söz edebiliriz. Yoksa tamamen ortadan kalkan, bir daha yaşayamadığımız güzelliklere nasıl 'nostalji' diyebiliriz ki! Bu yüzden kent yönetimleri hem geçmişle aramızdaki duygusal köprüyü korumak hem de yeni kuşakları eski zevklerle tanıştırmak için projeler üretmeli.
Dün vapur keyfini özleyen karısına çıkışan adam, "Belediye daha çok yolcuyu kısa sürede taşımaya mı önem verecek, senin nostalji özlemine mi?" diyordu. Ne demek arkadaş; elbette insanların eskiye özlemine saygı duymalı, onları yaşatmayı görev edinmelidir belediyeler!
Son teknolojiyi kullanma uğruna, kentin keyif alınacak yönlerinden insanları mahrum etmek kabul edilebilir mi?
Nerede kaldı o zaman 'Yaşanabilir İzmir?' Yaparsın Körfez turu atan bir 'nostalji vapuru', olur biter.
Kültürpark'a gelince... Eski gazino kültürünün yerine, orayı tekrar İzmirlilerin hoş vakit geçirecekleri bir canlılık merkezine dönüştürmek bu kadar mı zor!