Eskiler ne demişse doğru demişler. Hep söylüyorum yazıyorum. Her doğan bebek; yeni bir hayata gözlerini açtığı zaman tüm çevresi onun için bir keşiftir. Aslında bizim eskittiğimiz yaşamın devamını miras olarak devralır. Her aldığı yaş ve tanışmalarla hayat senaryosunu bitirirken bir başka yeni doğana bırakır. Yaşam MERHABA ile ELVEDA arasında sıkışmış, kimine göre uzun, kimine göre kısacık bir zaman dilimidir. Ne kadar uzun yaşadığımızın önemi de yoktur.. Nasıl değerlendirdiğimiz, kendimiz ve çevremiz için neler yaptığımız ve bu yaşamı gerçekten dibine kadar anlamlı bir şekilde tadına vararak çıkarabildik mi sorusunun cevabı önemlidir. Özdemir Asaf'ın tekrarlamaktan bıkmayacağım biri sözünü çok severim. ''BİR SEVGİYİ ANLAMAK BİR YAŞAM HARCAMAKTIR. HARCAYACAKSIN''
Çocukluğumda ne zaman başımız sıkışsa ve canımızı sıkan bir olay olsa ki; o yıllarda minicik dertlerimiz bize dev gibi geliyordu, büyüklerimin anlamını çok sonraları çözebildiğim sözü hep kulağımda '' Gün ola hayrola'' ..
İnsan ancak belli bir yaşa geldiği zaman bazı şeyleri tanımlayabiliyor. Ah keşke hep çocuk kalabilseydik. Umutlar hep uzaklarda olsaydı.. Onlara yetişebilmek için çaba sarf etseydik. Yorulsaydık, üzülseydik ama içimizde hep bir ''ÜMİT'' olsaydı. Hedefler olmayınca, hayat enerjisi de bitiyor.
Oldum olası yalnızlık duygusundan hoşlanmam. İnsanın varlığı kadar güzel şey var mı acaba?
''Komşu komşunun külüne muhtaçtır'' sözleriyle büyütülmüş bir nesiliz. Üzerinden yüz yıl geçse, eskimeyecek bir duygu. Şu son dönemde adını tekrarlamaktan eminim hepimiz bıktık ''CORONA ''olayı insan hayatında insanın önemini bir kez daha ortaya koydu. Birbirimizin değerini öğrenmek için ayrı kalmak varmış. O çok sevdiğiniz kişileri hatta düşmanlarınızı bile özlemek varmış. Eminim içimizde tüm kinler öfkeler akıp gitti. Kalabalıklardan sıkıldığımız anları anımsıyorum. Hani ''Başımı alıp gitsem'' durumları vardır ya... Hangi yalnızlık ömür boyu size eşlik edebilir? Konuşmak istediğiniz hangi konu sesli cevap verebilir.
Kim bilir kaç kişiden, sırf söylediği sözlerin ardında kesin kötü bir şeyler saklıdır diye uzaklaştık? Peki insan nelerden kaçmak ister? Mesela bazen sessizlikten kaçmak ister, yolun sonu yine sessizliğe çıkar. Aileden, arkadaştan kaçmak ister, bu kez de yol başka bir kalabalığa çıkar. Öfkeden, nefretten kaçıp, çekip gitmek ister, yolun sonu onu kibirle buluşturur. Çünkü insan her yerdedir. Kaçtığı da, ta kendisidir. "Güzel Allah'ım; senin sevgili kulların bizleri neyle yargılıyorsan bitir artık şu kaosu '' dualarıyla geçirdiğimiz şu günlerde nelerden kaçtıysak onları özledik.
Metroları, semtimizin caddelerini, o çok kızdığımız bize siparişleri geç getiren bakkal çırağımızı , deniz kıyısının balık, iyot kokan havasını, iş yerimizdeki çekişmeleri, müdürümüzün azarlarını, kargocumuzu, otopark kavgalarımızı, cafelerde yudumladığımız kahvelerimizi, omuz omuza yürüdüğümüz insan selindeki samimiyeti, sokak çalgıcılarını, cıvıl cıvıl mağazaları, tren seslerini vapur düdüklerini, seyyar satıcıları, taksi şoförlerini, eğlenceli gençlik kahkahalarını, klakson seslerini, hatta tvlerdeki dizilerimizi, sanatçı dostlarımızın ekran yüzlerini, komşularımızı arkadaşlarımızı her şeyi daha şimdiden o kadar özledik ki. Hayatın bize düşündürmek istediği anlam nedir? Öyle çok şeyden şikayet ederek yaşamışız ki, elimizden kayıp giden nimetlerin gerçek değerlerini gösterdi.
Her şeye rağmen ümidimizi kaybetmedik bekliyoruz. '' GÜN OLA HAYROLA '' Bir yerde yaşam varsa orada umut da vardır. ( anonim)